“3 Mayıs Dünya Türkçülük Günümüzü” karşıladık

0

“3 Mayıs Dünya Türkçülük Günümüzü” karşıladık

 

Aziz dostlar,  “3 Mayıs Dünya Türkçülük Günü”, hangi siyasi görüşü paylaşırsak paylaşalım, hangi siyasi partiye oy vereceksek verelim hepimizin günüdür. Birlikte olmamızın, bir araya gelmemizin nedenidir.

Sizlere Bozkurt Kardeşlerim diye hitap etmek istiyorum, çünkü Türklüğün sembolü Bozkurt’tur, Atatürk’te tam bir Bozkurt’tu…

Yedi düvel, Türk topraklarını dört bir taraftan işgal etmiş iken; O, Türk Milletinin önüne düşmüş, yol göstermiş ve Anadolu’da bir kurtuluş yürüyüşünü başlatmıştı.

Yıllar süren Kurtuluş Savaşının sonunda düşman mağlup edilmiş ve Türk Milleti yeniden bir vatan coğrafyasına sahip olmasını sağlamıştı.

Bozkurt Atatürk bu vatan coğrafyasında yeni bir devlet kurmuş ve adını Türkiye koymuştu.

O bir Türk Milliyetçisidir. O bir Bozkurttur !…

Bunu sakın aklımızdan çıkarmayalım.

Bizi kurtaracak bir lider gelecek diye beklemeyiniz ve beklemeyelim.

 Mustafa Kemal ATATÜRK ün Bozkurtlara olan hitabında şu sözler yer aldığını hatırlayalım.

 ‘’Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur’’ derken; Her kardeşimin, Türk Milletine birer bilge lider olduğuna işaret etmiştir.

 Türk Milletinin her ferdi bir liderdir.

Bizler, Türk Milletinin evlatları olarak şanlı ve şerefli tarihimize göz atarsak; Tanrı Dağlarından esen rüzgârın bereket dolu, yağmur yüklü bulutlarından, Türk Milletinin yaşadığı her yere düşen taneleri olduğumuzu görürüz.

Bizler Tanrı Dağlarında, ruhunu vücuda getirmiş, Baykal Gölünde abdestini tazelemiş, Fergana Vadisi’nde Dünyaya medeniyet dersi vermiş, Yenisey’de Dünyaya okumayı yazmayı öğretmiş, Kaan ve Hakanların torunlarıyız.

Bizler, Hoca Ahmet Yesevi, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş, Kaşgarlı Mahmut ile dünyaya sevgiyi kardeşliği barışı, merhameti öğretmişizdir.

İlk yaratılış Âdem Babamızdan, ikinci doğuşumuz Nuh Peygamberin oğlu Yasef’in torunlarındanız.

Bizlere vaat edilen topraklar ve hala Türk varlığının bulunduğu topraklar şunlardır.

Doğuda Çin,

Kuzeyde Yenisey, Volga,

Batıda Balkanlar,

Güneyde Akdeniz’dir

Yani, Alp Er Tunga’nın aldığı topraklardır, bu topraklar Türk Milletinin Kutsal Vatan Toprakları, Anayurdu, Vatanıdır.

Biz 1950 yılında kurulan Türk Milliyetçiler Derneği’nin çalışma ilkesi olarak dillendirdiği “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız” anlayışını benimseyen Türk Milliyetçileriyiz.

Kısa ve özetle, Dünyada insanlığından sapmış, azmış, kudurmuş Milletleri inancı ile kültürü ile gücü ile terbiye edecek olan ulus Türk Milletidir.

Milletimiz tarihin bütün dönemlerinde çeşitli isimler ve hanedanlar adıyla kurulan Türk Devleri üzerinden bütün Dünya’ya, insanlık âlemine hakkı, adaleti, insanca yaşamayı öğretmiş, muhteşem bir kültür ve medeniyet oluşturmuştur.

Fransa Kralı François’in Türk Hakanı Kanuni’nin eliyle özgürlüğüne kavuşturulması Türk Cihan hâkimiyeti mefkûresini hayata geçiren, bir cihan devleti oluşturan milletimizin gücünün anlamlı bir örneğidir.

Sevgili Bozkurt arkadaşlar, “3 Mayıs Dünya Türkçülük Günü” hepimizin birliktelik günüdür.

Şu an, cümle âlem şahit olsun ki hep birlikte NE MUTLU TÜRKÜM DİYORUZ SEVGİLİ BOZKURT KARDEŞLERİM

Kıyamet günü gelmedikçe Türk Milletinin İlini, Töresini, birlik ve beraberliğini kimse bozamayacaktır.

Sevgili Bozkurt Kardeşlerim,

Vatanını seven, Milletini seven, şerefli tarihini seven, her kardeşimin çok önemli bir vazifesi vardır.

Yaşadığımız dönemin bir adı da “BİLGİ ÇAĞI”dır. Bilgi, günümüzde milletlerin kaderini belirleyen, Dünya’da sürüp giden büyük rekabet ortamında, daha mutlu, daha saygın ve müreffeh bir yaşama ortamı hazırlayan temel unsurdur.

Bugün içimizden bazı insanların yıkıcı propagandaların etkisinde kaldıklarını, millî bilinçten uzaklaştıklarını, bütün Dünya’yı vatan, bütün insanlığı millet kabul eden kozmopolit bir bataklığa yuvarlandıklarını üzüntüyle gözlemliyoruz.

 Bunun nedeni, sistemli şekilde yürütülen yıkıcı ve ayrıştırıcı propagandalardır. Türk Milletinin varlığına, vatanımıza göz diken emperyal merkezler, bazı vatandaşlarımızı öz benliklerinden uzaklaştırarak, zihinlerini etkileyerek kardeşi kardeşe düşman etmeye çalışıyorlar.

 Aziz ülküdaşlarım, bu oyunu bozmamız gerekiyor,

Bu oyunu bozmak için, bizler önce Milli Şuurumuzu, Tarihimizi, İnancımızı, kendi ailemizden başlayarak, arkadaşlarımıza anlatalım, teknolojiyi kullanarak sosyal yaşantıya taşıyalım.

Göreceksiniz ki, bilinçli benliğimiz sayesinde cehalet ve Ülkemizin üzerindeki bu kara bulutlar yok edeceğiz.

Türk Milletinin bilge insanları,  Bozkurt Kardeşlerim….

Artık tek vücut, tek yürek, birlik olmanın zamanı geldi.

Türk Kültürünü, Milli Bilincimizi, Dilimizi, İnancımızı, Dünyada Ayaklar altına alan yok etmeye çalışan Milletlerin Karşısında Kürşat’ın çerileri gibi, 57. Alay Ruhu gibi duralım.

Yüce Türk Milletinin ve Türk Yurtlarının üzerindeki Kara Bulutları Dağıtalım.

Tek Yürek, Tek Millet, Tek Vücut olalım.

YÜCE TANRI TÜRK MİLLETİNİ KORUSUN VE YÜCELTSİN

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

Türkçülük bir fikir akımı olarak Osmanlı döneminde ortaya çıktı. 110. Yılını kutlayan Türk Yurdu Dergisi ve Türk Ocakları bu düşüncenin bir sonucudur. Türk Ocakları çevresinde toplanan ve Türk milletinin kaderini kendilerine dert edinen Türklük sevdalıları, milletin geleceğine kendilerini adadılar. Türklük için faydalı olan her çabanın yanında, zararlı olan her adımın karşısında oldular. 1944 olayları veya Türkçülük davası, Türkçülük tarihinde bir dönüm noktası oldu. Büyük Türkçü Nihal Atsız Bey ve dava arkadaşlarının nazarında Türkçülüğü yargılama cesaretini gösterenler, gerekli cevabı bugün olduğu gibi kendi arzuları ile toplanan Türkçü gençlerden aldılar.3 Mayıs 1945 yılından itibaren kutlanmakta olan Türkçülük Günü bu davaya gönül veren herkes için büyük anlamlar taşımaktadır. Bu anlamın daha iyi anlaşılması dilekleriyle bütün Türk Milliyetçilerinin Türkçülük Günü kutlu olsun…

Türk Ocaklarının dayandığı Türkçülük anlayışı, ırkçılığı reddeder. Türk Ocaklarına göre millet, kan veya ırk birliği değil; kültür ve mensubiyet birliği demektir. “Türküm” diyen herkes Türk’tür. Türkiye’de son zamanlarda milliyetçilik yükseliyor, ulusal kimlikte artışlar oluyor diye bazı kesimler tereddüde düşüyorlar. Sanki ülkede milliyetçiliğin yükselmesinden rahatsızlık duyuyorlar. Kaos ortamı oluşturuyorlar. Bunu iyi analiz etmemiz lazım. Türkiye’de milliyetçiliğin ne anlama geldiğini herkesin bilmesi gerekiyor. Acaba milliyetçilik derken ne kastediliyor? Korkulan, içinde emperyal hedefler taşıyan, saldırgan, komşularına, etrafa zarar veren, Batılıların hastalıklı, Nazi yahut Faşist akımlarına benzer ırkçı bir anlayış mı kastediliyor? Korkulan bu mudur? Yoksa her vatansever insanımızın taşıması gereken duyguları anlamında, bu ülkenin başarılarıyla sevinen, üzüntüleriyle üzülen ve bu topraklar üzerinde yaşamanın şerefini, hassasiyetini iliklerine kadar sindirmiş bir anlayışı mı ifade ediyor? Türk Milliyetçilerinin dün olduğu gibi bugün de benimseyip savundukları milliyetçilik tanımı ve milliyetçilik anlayışı budur.

3 Mayıs Türkçülüğün tarihinde bir dönüm noktası oldu. O zamana kadar genellikle duygu ve düşünce alanı ağır basan, daha çok tarihî ve edebî çalışmalarla öne çıkan Türkçülük, 1944 yılının 3 Mayıs’ında yapılan gençlik gösterisiyle eyleme dönüştü.

Türkçülükte ilk hareketi, 3 Mayıs 1944 Çarşamba günü, Ankara’daki birkaç bin meçhul Türk genci yaptı. Bu bakımdan Türkçülük tarihinde onların şerefli bir yeri vardır. İsimlerini ve hatıralarını saygıyla anıyoruz.

03 Mayıs 1944’de millî varlığımıza ve Cumhuriyet Türkiye’sine yönelik komploları ortaya koyan Atsız Bey ve arkadaşlarının savunduğu görüşlerin ne kadar doğru ve haklı olduğu zaman içinde ortaya çıktı. O yıllarda Türk Dünyası’ndan bahsetmeyi sakıncalı sayan, Türkiye dışında Türklerin yaşamadığını öne süren kimselerin 1990’larda Türkiye Cumhuriyeti’nin yanı başında altı Türk Cumhuriyeti’nin daha bayrağı dalgalanırken 1944’de tabutluklara tıktıkları insanlara karşı bir özür borçlarının bulunduğu açıktır.

Bunu yapsalar da yapmasalar da tarihin ortaya koyduğu gerçekler ışıl ışıl parlamaktadır. Dün Türk Dünyası söylemi hayalperestlik olarak tanımlanıyordu. 21.yy’ın bir “Türk asrı” olacağına yürekten inanıyoruz. Bunu da hayal olarak görenlerin bir süre sonra aynı mahcubiyetle karşılaşmaları kaçınılmazdır.

03 Mayıs 1944’de milletimizin büyüklüğüne ve Türklüğün geleceğine işaret ettikleri için eziyet çekenlerin sıkıntıları boşa gitmedi. Onların tutumu ve duruşu bu fikir ve ülkünün ileriki nesillere aktarılmasını ve günümüze gelmesini hazırladı. 03 Mayıs’ın anlamını inkâra ve görmezlikten gelmeye çalışanlara aldırmıyoruz. Biz millî bilinç sahibi Türk milliyetçileri olarak 03 Mayıs’ı benimsemekte devam edeceğiz.

Türkçüler! Toplu veya yalnız, her yerde 3 Mayıs’ı analım. Türklerin özgür ve bağımsız olma ülküsü uğruna kırk arkadaşıyla birlikte canını feda etmekte tereddüt etmeyen Kür Şad’ın davranışının anlamını bir kere daha düşünelim.

Vatan şairi Namık Kemal Hürriyet şiirinde “Kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz. İnsan sevgisiyle dolu olanlar zulüm görmüş, zavallı kimselere yardım etmekten çekinmezler.” der.

Günümüzde de çok sıkıntılı olaylar yaşanmaktadır.  Biz Türkçüler olarak özellikle etnik fitne oluşturmak isteyenlerin yaptığı gibi ırkçı, etnikçi ve ayrıştırıcı tutum ve davranışlar içinde olamayız. Bugün Cumhuriyet tarihimizin en büyük problemi olan bu etnik fitneye karşı çok dikkatli ve soğukkanlı davranacağız. “Kürt ile Kürtçülük kavramlarını bir birinden ayırmaya dikkat edeceğiz”

Kürt asıllı kardeşlerimiz bizim toplumumuzun ayrılmaz bir parçasıdır. Yüzyıllardır bir birimizle kız alıp vermişiz, et ile tırnak gibi ayrılamaz bütünlük oluşturmuşuz. Bizim karşısında durduğumuz konu Kürtçülüktür. Kendimizi tatmin etmekten başka bir işe yaramayan arayışlarla değil de  “Kürtçülük zihniyetine karşı” kalıcı çözümler aramalıyız. Türk milleti bin yıldır bu topraklarda kardeşçe yaşamıştır. Bu topraklardaki siyasi varlığımız ortadan kaldırılmak istenmektedir. Elbette bizim siyasi varlığımız Selçuklu kartalı misali semalara bu topraklardan yükselecektir. Bu kartalın bir kanadı milliyetimiz diğer kanadı şüphesizdir inancımızdır. Günümüzde yaşanan bir diğer sorun ise Osmanlıcılık ile Cumhuriyetçiliğin karşı karşıya getirilmesidir. Yeni Osmanlıcılık adı altında Cumhuriyet hedef alınmaktadır. Bizler kökü mazide olan bir milletin oluşturduğu devletiz. Biz Cumhuriyetten öncede vardık, Cumhuriyet ile varlığımızı devam ettirdik ve geleceğe de bu şekilde yürüyeceğiz. Türkiye de uzun yıllar önce başlayan, bir tarafta Amerikan emperyalizmi dalgası, diğer taraftan Rusya’nın güdümündeki kominizim veya sosyalizm rüzgârı esmiştir. İki süper güç Türkiye üzerinde kendi çıkarlarını gözetip yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi ele geçirme çabası vermesi sağdan veya soldan neyin mücadelesini verdiklerini bilmeyen on binlerce insanın hayatlarına mal olmuştur. Ülke elden gitmeden geçmişte yapılan hataların farkına varılır, tekrarına fırsat verilmemesi için toplumu uyarmak bizlerin görevidir. Asya ülkelerinde yaşanan olayların Türkiye’ye sıçramak üzere olduğu bu günlerde, özellikle bazı sınıfların sokaklarda topluluklar oluşturarak aralarına karışacak 1 Mayıs’ta burada yaşandığı gibi provokatörlere zemin hazırlamasının çok yanlış olduğunu düşünüyoruz. Türk Ocağı işte bu değerler oluşumunu bir arada tutan kişilerden oluşmaktadır. Politikaya mesafeli duran, toplumun ihtiyaç duyduğu konularda onları aydınlatan ve yetmiş üç milyon yurttaşımızın medeniyet ve kültürümüze dayalı birlik ve beraberlik içerisinde olduğuna, Türk milletini oluşturduğuna inanan yüz yıllık gönüllüler ordusudur. Asırlık hizmet çınarı olarak tarihimiz boyunca hak ederek kazandığı itibarını sürdüreceği faaliyetlerle önümüzdeki dönemlerde çok daha arttıracağını hep birlikte göreceğiz.

Türk Ocakları 21.yy’ı “Türk Asrı” yapma ülküsünü gerçekleştirmek için çalışan bir fikir ocağı, Sivil Toplum Kuruluşu olarak bu inanç ve azim içerisinde çalışmayı millî bir görev ve sorumluluk olarak algıladığını.” görmekteyiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir