Ortadoğu’da Geçici Sessizlik: Ateşkesin Gölgesinde Diplomasi
Ateşkesin ardından bölgedeki gelişmeleri endişeyle izleyenlerin yüzünde umutla karışık bir suskunluk var.

- İsrail ve İran 12 Günlük Savaşı Sona Erdirdi: Gölge Oyuncular Arasında Türkiye de Var mı?
Ortadoğu, yine yangın yerine döndü. İsrail’in 13 Haziran’da İran’a yönelik başlattığı saldırılar, Tahran’ın karşı ataklarıyla büyüdü. Tel Aviv ve Hayfa’ya yapılan misilleme saldırılar, ABD’nin İran’daki nükleer tesisleri hedef almasıyla adeta bölgesel bir savaşa dönüştü. Fakat bu ateşin daha fazla yayılmasına izin verilmedi. ABD Başkanı Donald Trump’ın duyurduğu “ateşkes anlaşması” bölgede geçici bir sükûnet sağladı.
Trump, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İran’ın ateşkesi başlatacağını, 12. saatte ise İsrail’in bu çağrıya uyacağını belirtti. 24 saatin sonunda “12 günlük savaş” resmen sona erecek. Trump, anlaşmayı sağlamak için tarafların gösterdiği “cesaret ve zekâya” da özel vurgu yaptı.
Türkiye’nin Sessiz Diplomasisi
Ateşkes sürecinin görünürdeki kahramanları ABD, İsrail ve İran olsa da kulislerde dikkatler bir başka ülkeye çevrildi: Türkiye.
İran ile tarihsel ve coğrafi bağlara, İsrail ile ekonomik ve stratejik ilişkilere sahip Türkiye, bu krizde adı geçmeden çok önemli bir rol üstlenmiş olabilir. Ankara, Katar gibi ülkelerle birlikte arka kapı diplomasisi yürütmüş, taraflar arasında mesaj taşıyıcılığı yapmış ya da en azından Suriye, Irak ve Lübnan gibi bölgelerde savaşın yayılmaması için baskı kurmuş olabilir.
Resmî bir açıklama olmasa da Türkiye’nin diplomatik çabaları, bölgesel istikrarın tesisi açısından göz ardı edilemeyecek bir etkide bulunmuşa benziyor.
Güney Azerbaycan Türkleri: İki Ateş Arasında
İsrail-İran gerilimi yalnızca devletler düzeyinde yaşanmadı. İran’daki 35 milyonu aşkın Azerbaycan Türkü, bu savaşta hem rejimin baskısı altında hem de Gazze’deki sivil katliamlarını gözlemleyen vicdanlarının muhasebesinde kaldı. Bir yanda kimlikleri inkâr edilen, dilleri yasaklanan, kültürel varlıkları görmezden gelinen bir halk; diğer yanda İsrail’in sivillere yönelen amansız saldırıları…
Bu noktada Türk’ün durduğu yer bellidir: Zalim kim olursa olsun karşısında, mazlum kim olursa olsun yanındadır. Tel Aviv’in füzeleriyle Gazze’de ölen çocuk da, Tahran’ın politikalarıyla susturulan Türk de aynı adalet terazisinde tartılır.
“Türk’ün irfanı coğrafyayı aşar, kimlik sormaz; kim zulme uğruyorsa onun yanındadır.”
About Author
Sınır Ötesi Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Türkiye bu krizde resmi arabulucu olmasa da, bölgesel konumunun sağladığı ağırlıkla yine denge unsuru olmuş olabilir. Güney Azerbaycan’daki soydaşlarımızın iki ateş arasında kalmışlığı, Türk milletinin kadim adalet anlayışının ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Sizce Türkiye bu süreçte daha görünür bir rol üstlenmeli mi? Yorumlarınızı bekliyoruz.