DÜNYANIN EN BÜYÜK KATİLİNİ BİLİYORUZ: HİTLER!… YA KARAÇAYLARI?

0

DÜNYANIN EN BÜYÜK KATİLİNİ BİLİYORUZ: HİTLER!.. YA KARAÇAYLARI?

YAHUDİ SİNEMASI, UNUTTURMUYOR, HER GÜN / HAFTA BEYNİMİZE ÇAKIYOR! PEKİ ONUNLA BERABER 40 MİLYON İNSANIN KATLİNDEN SORUMLU, DİĞER CANİ-KATİL STALİN’İ NİYE BİLMİYORUZ!? VE ŞEHİRLERİMİZİN SOKAKLARINDA, ÜNİVERSİTELERİMİZ’DE NİÇİN FOTOĞRAFLARI ARTIK RUSYA’DA BİLE TAŞINMAZKEN, BİZDE TAŞINIYOR VE GENÇLERİMİZ, NİÇİN HÂLÂ GÖMLEKLERİNİ GİYİYOR!!!

ZİRA O TÜRKLERİN KATİLİ!!! KARAÇAYLARI, AHISKALILARI, NOGAYLARI VE KIRIM TÜRKLERİNİ, SÜRDÜ VE KATLETTİ. TÜRKLERİN SAHİBİ YOK Kİ, KENDİLERİ DE SAHİP DEĞİLLER Kİ, GENÇLER BİLSİN VE ÖĞRENSİNLER!!!!!!!!!

2 Kasım 1943 Kafkasyalı Halklardan Karaçayların Sürgün tarihi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlara yardım ettikleri gerekçesiyle gerçekleştirilen sürgün, 8 Mart 1944 Balkar ve 23 Şubat 1944 tarihlerinde Çeçen – İnguş Sürgünleri ile devam edecekti. Karaçay halkı için etkileri hala hissedilen 2 Kasım sürgünü ile ilgili gerek Kafkasya gerekse Türkiye’de çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi.

Bu önemli günün anısına Karaçay halkının tarih boyunca yaşadığı katliamları konu alan makaleyi ilginize sunuyoruz.

1943 ÖNCESİ KARAÇAY-MALKAR HALKININ SÜRGÜN GEÇMİŞİ

Abidat Botaş ve Muhammet Batça

Cezanın şahsiliği, hiç kimsenin bir başkasının işlediği suç sebebiyle cezalandırılmaması gerektiğini kabul eden en önemli hukuk ilkelerinden biridir. Bu ilkeye saygı duymakla beraber, suç olarak nitelendirilen eylemin kanuni dayanağa sahip olmasının, her zaman adil olmadığı da bir gerçektir. Bu sebeple Karaçaylar ve diğer Kafkasyalı halkların maruz kaldıkları katliam ve sürgünleri dönemin kanuni gerekçelerine dayandırmak oldukça anlamsız bir çabadan öteye gitmiyor. Çarlık döneminden günümüze kadar 3 farklı devlet sisteminin Kafkasya’ya yönelik izlediği politikaların ortak noktası hukukilik, insancıllık, eşitlik gibi birçok değerden yoksun bir zorbalık üzerine kurulu olmalarıdır. Böyle bir sistem içinde suç ve cezanın şahsiliği ilkesinden çok, katliamların ne kadar çok kitleselleştirilebileceğinin önemsendiği açıkça ortadadır. Karaçayların Kafkasya’daki ömrü, tüm dağlılar gibi özgürlükleri uğruna mücadeleyle, toplu katliamlarla ve sürgünlerle geçmiştir.

1828 yılında Rusların istilasına karşı büyük bir direniş gösterildi ama önüne geçilemedi.

1854’te Kadı Muhammed Hubi nin önderliğinde, Rus işgaline karşı çıkan isyanı bastırmakta oldukça zorlandılar. Uzun yıllar boyunca diğer Kafkasyalı halklara uyguladıkları baskı ve şiddet elbette ki Karaçaylara da sirayet etmişti ve sürgüne zorlanmalarıyla beraber 1873 yılında ayaklanmalar başladı ve bu ayaklanmalar kanlı bir şekilde bastırıldı. Bunun üzerine 1885 ve 1905 yıllarında halkın büyük bir bölümü Anadolu’ya sürgün edildi. Kalanlar ise 1943 yılına kadar Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesi verdi.

1920’de General Mirzakul Kırımşahval ile General Kılıç Geriy önderliğinde, Çerkeslerin ve diğer Kafkasyalı halkların da desteğiyle güçlü bir direniş örneği gösterildi ve bu da bastırıldı. Şüphesiz Karaçayların bu kadar şiddetle yok edilmek istenilmesinde Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ni müdafaa etmelerinin de büyük bir payı vardı. Sonrasında Karaçay-Malkar halkı herhangi bir devlet düşmanlığı yapmasa da her zaman anavatanlarında suçlu muamelesi gördü.
1922’ de kızıl ordu seçkinlerinden Budyonni önderliğinde Karaçay’a baskın yapıldı ve yüzlerce subay kurşuna dizildi.

Bu sırada şehit edilen Karaçaylılardan bazıları:

Gazi Hacı Laypan, Bashanuk Kırımşahval, Davut Özden, Barisbi Duda, Catday Bayramuk’tu.

Sonrasında Sovyetlerde başlatılan sözde muhtariyetler üzerine Karaçaylar da Balkar- Kabardey muhtar idaresi şekline dönüştürülmüştür. Karaçayların başına gelen bunca felaketin aslında Karaçayın kendi içindeki feodal sisteminden ve kendi milliyetçiliklerinden, ayrıca çarlık destekçileri yüzünden geldiği Sovyet propagandacıları tarafından Karaçay halkına yayılmaktaydı.

1925 yılı itibariyle, Karaçay idaresinin başında bulunan Rus idaresi, tüm kadrolara kendi adamlarını yerleştirmekle beraber, direniş gösterenleri yargılamaya ve büyük sülaleleri tasfiye etmeye başladılar. O Karaçay sülalelerinden bazıları: Kırımşahval, Duda, Bayçora, Botaş, Catto, Özden, Bayramuk, Hubi, Caraştı, Koçkar, Aybaz, Sılpagar, Erikgen, Koban, Abayhan, Şidak, Ali, Tok, Blimgot idi. Balkarlardan da Oruzbiy, Barisbiy, Şakman, Şahan, Kelemet, Süyünç, Aydadul, Canhot sülaleleri imha edildi.

1926 da Çağafar Hacir, Mehmet Ali Botaş, Salih Barisbiy, İbrahim Koba, Şaban Gagu, Maşak Hubi, Musa Bayramuk, Şamail Gaca ve Mehmet Tambiy’in de aralarında bulunduğu 14 seçkin din mensubu tevkif edildi.
1928’de eğitim kurumlarından Tohtar Bici, Hasanbiy Hubi, Ramazan Bayçora, Osman Hasan, Hamzat Botaş, Hızır Bayramuk, Kırım Koban gibi Karaçay aydınları tasfiye edilip yerlerine Rus propagandacıları getirildi.
1930 yılında, Karaçay ve Çerkesler isyan etti ve ülkedeki Rus askerlerini kovdu. Bunun üzerine başlayan savaşta, 3000 yerli kurşuna dizildi, 17000 kişi Sibirya’ya sürüldü.

1934 te 3000 kişi devlet düşmanlığı, vatan hainliği gibi yaftalarla Orta Asya’ya sürüldü.

1936-38 yılları arasında direnişte 7000 Karaçay daha kurşuna dizilerek öldürüldü.

Öldürülenlerden bazıları; doktor ve eğitmen olan İsmail Akbay, Taubiy Hubiy, Hasanbiy Hubiy, Nürçuk Koçkar, Ramazan Kuat, Seyitbiy Kırımşahval, İsmail Karaket, Ramazan Teke, Hacı İshak Bayçora, Ahmet Koban, Aslanbek Koçkar, Osman Hasan, Azret Örten’di.

Sovyetlerle barışık ve Bolşevik partisine olan:

Ömer Ali,Ahmat Begeul, Kurban Gürcü, İslam Hubi, İmmolat Hubiy, İsmail Baykul, Muhammet Batça, Abdülkerim Halkeç idi.

Muhtar idarenin görevlilerinden:

Hasan Appa, Ashat Bici, Kasım Botaş, Hızır Özden, İslam Tambiy, Ali Soltak Gerbek, Tau Sultan Karabaş, Hamit Laypan, Ashat Botaş, Mahmut Sozaruk idi.

1938 yılı itibariyle Eğitim sistemini Latin alfabesine dönüştüren Karaçayların tüm Latin alfabesiyle yazılmış eserleri Bolşevik düşmanlığı sebebiyle imha edilip, tüm kurum ve basılacak eserlerde Kiril alfabesinin geçerli olacağı zorunluluğu getirilmişti. Kafkasya ve diğer bölgelerde de Kiril harici alfabe kullanılması yasaklanmıştı. Yeni alfabe ile yazılanlardaki bilgiler de artık yeniydi. Karaçayların tarihlerine ilişkin tüm gerçekler silinmişti ve artık Politbüronun izninden çıkmayan hiçbir yayın basılamayacaktı. Bu ve buna benzer baskıcı politikalara direnenlerin yaşama şansı çok zayıftı.

Milli varlığını korumak için direnmekle beraber Sovyet ordusuyla Almanlara karşı savaşan Karaçaylar vardı. Davut Baykul, Hasan Bostan, Muhamet Urus, Torhtar Borlak gibi Sovyet ordusunda Almanlarla çarpışarak ölen Karaçaylılar olduğu gibi kalemiyle savaşanlar da olmuştu. Onlardan biri olan dönemin aydın kadınlarından Abidat Botaş da, rejim lehine yazılar yazmasına ve hiçbir mürteci tutum içerisinde bulunmamasına rağmen, babası ve kocası hapse atılmıştı. Yazdığı tüm eserleriyle birlikte tüm arşivi, 3 arabayla birlikte toplanıp Karacurt köyünün meydanında gazyağı dökülerek yakılmıştı. Kendisi de 1943 yılında sürgüne gönderilmişti.

2 Kasım 1943 yılında Karaçaylar, 8 Mart 1944 yılında Balkarlar topraklarından çıkarılıp topyekun sürgüne maruz bırakıldılar. Bu sürgün sırasında toplam nüfusun yarısı yok oldu.Sürgün sırasında ve sonrasında yaşanan sorunlar, etkisini hala hissettirmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir