Gökhan Çalık: “Saklı Bahçe olarak hayalimizde ki Edirne çok farklı”
Gökhan Çalık: “Saklı Bahçe olarak hayalimizde ki Edirne çok farklı”
- Sizi tanıyabilir miyiz?
Gökhan Çalık: Edirne doğumluyum. Üniversiteyi Gürcistan’da beden eğitimi ve spor bölümünde okudum. 5 yıl Gürcistan’da kaldım. Mezun olduktan sonra evlenip Fransa’daki eşimin yanına gittim. 10 yıl Fransa’da kaldım. O zamanlar 26 yaşında idim. Oturduğumuz bölgenin en genç girişimcisiydim. Ürettiğimiz proje sayesinde Fransız devletinden destek aldık. Fransa’da kaldığım süre boyunca 8,5 yıl büyük bir alışveriş merkezinde Çilek Mobilyanın bayiliğini yaptım. Sonrasında işleri büyütüp diğer firmaların da bayiliğini aldım. Bu süre zarfında birçok kez Türkiye’ye gelip gittim. Bu geliş gidişler sırasında Avrupa’yı gezme fırsatım oldu 2014 yılında Türkiye’ye geldim. İlk amacım burayı kendime bir ev yapmaktı. Etraftan edindiğim fikirler sayesinde yavaş yavaş organizasyonlar, turlar, kahvaltı, ızgara, düğün-davetiye yemekleri, kurum yemekleri düzenlemeye başladık.
- Saklı Bahçe isimli işletmenizde gerçekten çok güzel bir ortam oluşturmuşsunuz, buranın doğal atmosferini koklayanın ruhu ferahlıyor. Yurtdışından gelen müşterileriniz oluyor mu?
Gökhan Çalık: İş yerimizin Edirne dışında bulunmamıza rağmen gelen misafirlerimizin %70 turist. Çoğunluğu yerli turist fakat yaz döneminde ciddi bir yabancı turist de ağırlıyoruz. Misafir potansiyelimizin büyük kısmı organizasyonlar ile geliyorlar. Bir kez gelen misafirimiz atmosferimizi görünce sabit misafirimiz oluyor. Sonuç itibari ile memnuniyetlerini bir birlerine, arkadaşlarına anlattıkça potansiyelimiz artıyor.
- Sonuç itibari ile burasını para kazanmak için açtınız. Para kazanabiliyormusunuz?
Gökhan Çalık: Allah’a şükür diyelim. Masrafımız çok oluyor. Ama bizi ayakta tutan şey, yerin kendimize ait olması. Bir diğer etmen de, gittiğim yerlere çok dikkat ederim. Ne varmış, ne yokmuş. Yediğim yeri de çok seçerim. Her yerde yemek yerim ama keyfime de çok düşkünümdür. Gezmeyi severim, çok araştırırım. Tek sıkıntımız sorunlarımızın çözümüne destek olunmaması. Her şeyi kendimiz yapmaya çalışıyoruz. Ne kadar maddi destek aldın diyecek olursanız, hiç destek almadım. Oysa Fransa’da iş yeri açarken, Türk olarak 220 bin Euro devlet desteği aldım. Fransa’da ki İşyerimi açtım ve Fransız devleti iflas etme ihtimalime karşılık bana kefil oldu. Ama ben de Fransa’da ki iş yerimde 3 tane işçi çalıştırdım, vergimi ödedim, işsizlik parası almadım. Aldığım desteğin daha fazlasını devlete geri ödedim. Eğer Fransa’da çalışmasaydım eşime ve bana aylık 1800 Euro işsizlik ödemesi yapacaktı. Bunu yapmak zorunda kalmadığı gibi 3 tane eleman çalıştırdım, sigortası ve maaşı yıllık ile yıllık 120 bin Euro ödeme yaptım. Bu şekilde 2 senede verdiği desteği geri almış oldular. Fransa’da işyerim açılmadan alt yapısını getirdiler. Bütün sıkıntılarımı giderdiler.
Ama Edirne’de kendi imkanlarımla kimseden kredi ve maddi destek almadan açtığım “Saklı Bahçe” isimli iş yerim için defalarca elektrik ve ışıklandırma sorunlarımın giderilmesini talep eden dilekçeler yazdım. Beni geçtim buradaki yol için de tehlike arz ediyor. Böyle bir olay dünyanın hiçbir yerinde yok. Yol için bir sıkıntı olduğunda her seferinde kendi imkanlarımızla halletmeye çalışıyoruz. Fransa’da böyle sorunlar yok. Daha işletme açılmadan altyapısını her şeyini devlet hazırlıyor. Türkiye’de her sorunla kendimiz ilgileniyoruz. Bizi en çok yoran bu. Buradaki 500 metre yolu yapana kadar çok uğraştık. Yağmuru var, karı var, tur otobüslerinin rahat giriş çıkışlarınız sağlamamız gerekiyor. Her şeyi yavaş yavaş toparlıyoruz. Sonuçta burada Edirne’yi temsil ediyorum. Ürünlerimde yerel markaları kullanmaya özen gösteriyorum. Edirne’den temin edebileceğim ürünleri dışardan almamaya çalışıyorum. Yerli turist Edirne’ye geliyor, Edirne peyniri yesin, Edirne’nin kaşarını yesin, Edirne’nin etini yesin. Bunlara dikkat ediyorum.
- İşyerini açarken kredi kullandınız mı?
Gökhan Çalık: Hayır kullanmadım. Ne destek kredisi, ne KOSGEB desteği almadım. Her şeyi kendi öz sermayem ile yaptım. Zaten o zamanlar “Saklı Bahçe” yi kurma çalışmaları yaptığımda bulunduğumuz yer tarım arazisi geçiyordu. İmar affı çıktıktan sonra ruhsatı işletme olarak değiştirdim.
- Ne gibi sıkıntılarla karşılaşıyorsunuz?
Gökhan Çalık: Altyapıda, yol, elektrik ve su konularında sıkıntılar yaşıyoruz. “Saklı Bahçe” de bu kadar misafir ağırlıyoruz, Allah korusun bu insanlar tesisimize girerken yolun elverişsiz, uyarı tabelası bulunmadığı için kaza yapsalar sorumlusu kim olacak? Yolun girişine tabelamı dahi koyamadım, başvurularım onaylanmıyor. Tredaş’a ışıklandırma için başvuruyorum, buradaki yolun gözükmediğini söylüyorlar. E benim adresim var, iş yeri açma ruhsatım var. Yolum belli, adresim belli. Yol olmayan yere elektrik direği dikilmez diyorlar. E, var burada diyorum, cevap veremiyorlar. Artık akışına bıraktık. Oradan buradan isteyene kadar kendi imkanlarımızla yapıyoruz. İlaçlama için bile belediyeye söyleyene kadar gittim kendime makine aldım. Kendim ilaçlıyorum. Arasam da kimse oralı olmuyor. Kendi çözümümüzü kendimiz üretiyoruz. Bana gelene kadar valilik ve belediye arasındaki anlaşmazlıktan Selimiye Camii’si öndeki Kuru Yemiş Kapanı Hanı projesi dahi yıllarca uygulanamadı, yeni yeni çalışmalar. Osmanlı’ya başkentlik yapmış bir şehrin bu halde olması üzücü. Selimiye Cami çevresinde bulunan çay bahçeleri içler acısı. Ben olsaydım oradaki kafeleri Osmanlı motifleriyle donatır, ürününden çalışanına Osmanlı havası estirirdim. Gelen misafirlerin çektiği her fotoğrafta benim reklamım olurdu. Bu şekilde Edirne’yi de tanıtmış olurduk. Edirne tanıtıldıkça yerli ve yabancı turist çekecek, esnafa da nefes alabilecektir. Ama kimse Edirne’yi düşünerek çalışmıyor.
- Edirne’de doğmuş, Edirne’de yaşayan biri olarak, hayalinizde Edirne nasıl?
Çalık: Saklı Bahçe olarak hayalimizde ki Edirne çok farklı. Mesela Karaağaç’taki Meriç Nehri’nde gondolların gezdiğini hayal ediyorum. Ramazan ayında iki köprü arasını İstanbul Feshane’de olduğu gibi tatlıcıların, ciğercilerin, Edirne markalarının reyonlarının olduğu bir panayır hayal ediyorum. Öğrenci potansiyelimiz yüksek. Tramvay yapılabilir. Burada önemli olan yerli turisti şehrimize çekmek. Ben Edirne’li olduğum halde Kırkınar’a gitmiyorum. Gittiğimde de şaşırdım. Adam cağ kebabı satıyor. Her yerde 5 liraya köfte ekmek. Pavli Panayır’ı daha güzeldi. Ufacık yere aşırı insan çekmişler. Lunapark koymuşlar. Koskoca Edirne, o Pavli Panayırına giden kişilerin onda birini Kırkpınar’a toplayamıyoruz. Kırkpınar’ı festivali yap, süreyi 15 güne çıkar. Hem gelen kazansın, hem yerel işletmeler kazansın. Bunu yaparken de başka şehirlerin lezzetleri yerine kendi lezzetlerimizi sunalım. Ciğercileri çağır, Edirne sabuncusunu çağır, süpürgecisini çağır, Edirne işletmecilerini çağır. Festivalde Edirne markaları olsun. Standını açan işletme de kazansın, belediye de standından kazansın. Şimdiye kadar neden yapılmadı diye soracak olursak, hemen mazeret üretecekler. Alanı su bastığını öne sürecekler. Öyle bile olsa stantları tekerlekli yap o zaman. Fransa’da hepsi öyle. Lazım olduğunda getir kur, bittiği zaman taşı.
Ben istiyorum ki birlik beraberlik olsun. Mesela şehrimizin takımı Edirne Spor gelsin yemeğini bende yesin. Takımıza sahip çıkalım. Bir kere bana gelirler, bir kere diğer işletmeye giderler. Herkes bir kere ağırlasa sezon kapanır zaten. Ama bunu yapabilmek için belediyenin de biz işletmelere biraz sahip çıkması gerekiyor. Bize bu yol, su sıkıntılarını yaşatmaması gerekiyor.
Yaşanabilir bir Edirne hayal ediyorum. Kırkpınar’ıyla, Karaağaç’ıyla. Yunanistan’daki nehir bakıyoruz farklı, bizim taraftaki nehir bakıyoruz farklı. E aynı nehir. Ama çok farklı yerlerdeymiş gibi his uyanıyor. Filibe’ye gittiğinde balıkları seyrediyorsun, Edirne’de kokudan nehir kenarlarında durulmuyor. Eskişehir’de çaya kum koydular, plaj yaptılar. İnsanlar çaya güneşlenmeye, yüzmeye girebiliyor. Bizim nehrimizde doğal kum var. Al kumu ser. Paraya bile gerek yok. Aynısı bizde de yapılabilir.
Sınır Ötesi Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.