Yavuz Saç: “İstanbul’a gelen bir turist, günübirlik Bursa’ya hatta Kapadokya’ya gidiyor ama Edirne’ye gelmiyor!..’
Yavuz Saç: “İstanbul’a gelen bir turist, günübirlik Bursa’ya hatta Kapadokya’ya gidiyor ama Edirne’ye gelmiyor!..”
- Kendinizi tanıtır mısınız?
Yavuz Saç: 1974 Edirne doğumluyum. 1985 yılında yatılı olarak İstanbul’da okumaya başladım. Işık Lisesini bitirdikten sonra Marmara Üniversitesinde İngilizce İktisat bölümüne girdim, mezun oldum. 14 yıl boyunca turizm ile uğraştım. Amerika, Kanada, İngiltere ülkelerinden gelen grupların organizasyon işi ile alakadar oldum. Şarapla tanışmam da bu şekilde oldu. Bu gruplar vasıtasıyla ve bu ülkelerde yaptığım gezilerde şarap kültürü ile tanıştım. 2005 yılında şaraphanenin fikri temellerin ailecek attık, 2006 yılında da hep beraber şarap işine girerek bağların dikimine başladık. 2008-2009 yılları itibariyle toplam 85 dönüm bağ diktik. Toprak ve iklim analizi sonrası arazimize uyumlu olan ve bizim de tercih ettiğimiz üzüm çeşitlerini diktik. Bunlar ağırlıklı olarak Fransız üzüm çeşitleri olan Merlot, Cabernet Sauvignon, Şiraz ve yerli çeşitler olan Narince ile Papazkarası. Babam bağlarla ilgilenirken kız kardeşim Fransa’da şarap mühendisliği eğitimi aldı ben de Bilgi Üniversitesi Tarih bölümünde 1920-1940 arasındaki Türk Şarapçılığı üzerine bir master tezi yazdım . İşin tarihi, kültürel ve pazarlama kısmında olduğumu söyleyebilirim. Edirne’nin müzik ritmine ithaf olması açısından Edirne 9/8 serisini çıkardık. Bunu bilhassa Edirne’de tüketilmesi ve şehri ziyarete gelenlerin yanında götürmesi amacıyla ürettik, hayli ilgi gördü. Bunun yanında etiketteki kuş figürlerini meşhur karikatürist ve şarap dostumuz Tan Oral’ın çizerek bize hediye ettiği Kuşlu seri ve her yarışmadan ödülle dönen Rezerv serimiz mevcut. Şaraplarımız da arzu ettiğimiz noktaya oldukça yakınız. Vedat Milor kendi inisiyatifi ile birçok kez şaraplarımızla ilgili video yayını yaptı ve bizi onare etti. Bunun yanında Edirne’nin geleneksel lezzeti olan hardaliyeyi de üretiyoruz. 2 yıldır Edirneli şarap sever dostlarımıza, onlardan gelen talep doğrultusunda basit yemekler de sunuyorduk. Bu talep yoğunlaşınca restoran işini profesyonel olarak yapmaya karar verdik. Şaraphane binamızın içine, imalathane kısmını da gören bir şekilde bir restaurant inşa ettik. Burada misafirlerimiz şarap tanklarına ve üzüm bağlarına bakarak, şömine karşısında şaraplarını yudumlayabilecekler.
- Edirne’yi bir turizm kenti olarak nasıl değerlendirirsiniz?
Yavuz Saç: Eksikler herkes tarafından biliniyor ama Edirne’nin temel potansiyelinden biraz bahsetmek gerekiyor. Edirne bir nehirler ve köprüler şehri. Öncelikle nehir kenarını ıslah etmek ve orada bir yürüyüş alanı yapmak gerekiyor. Bu konuda yapılan çalışmalar henüz bitmedi ancak şimdiden daha geniş kapsamlı olması gerektiğini ifade edebiliriz. Bunun yanında nehirle insanların ilişkisini geliştirecek kano yarışları vb. tarzda etkinliklerin yetkili kurumlarca sahiplenilerek arttırılması lazım. Bir yandan da kaş yaparken göz çıkarmamak gerekli; örneğin Karaağaç tarafına yapılan köprü Meriç nehrinin tarihi manzarasını maalesef berbat etti. Güneş, betondan bir köprünün ardından batıyor. Bunun yanında nehir kenarındaki piknik alanları da doğru düzgün kullanılamıyor, vatandaşın da çöp atmamak konusunda bilinçlendirilmesi ve atanların cezalandırılması şart.
Öğrencilere yönelik konut talebi üzerinden çarpık bir yapılanma da yarattık ve bu şehrin estetiğini bozdu. Öncelikle yapılaşmada estetik ve planlama eksikliği var. Edirne’nin mevcut ziyaretçi sayısına bakıldığında ciddi bir insan giriş çıkışı olduğunu görüyoruz. Ancak bunların büyük kısmı günübirlik ucuzcu turistlerden oluşuyor. Sadece ciğer, kurabiye ve hediyelik eşya ile bu iş olmaz. Edirneyi uluslararası turizm kenti haline getirmemiz gerekiyor. Bu şekilde Edirne’nin turizmden daha çok gelir elde etmesi mümkün. Uluslararası turizm rotalarına Edirne’yi sokmak durumundayız. Şu an Türkiye’deki rota Çanakkale-Tekirdağ üzerinden İstanbul’a bağlanıyor. Uluslararası tur operatörlerinin bilinçlendirilmesi ve ilgilerinin çekilmesi gerekiyor. İstanbul’a gelen bir turist, günübirlik Bursa’ya hatta Kapadokya’ya gidiyor ama Edirne’ye gelmiyor. Edirne’nin sağlık müzesini, nehir kenarındaki gezilecek alanları, köprüleri, Selimiye’yi öne çıkartmak, turizmciler nezdinde de şehrimizi tanıtmak zorundayız. Bu noktada gastronomi de önemli bir alan. Edirne’de yalnızca köfte ve ciğer yok. Biz bölge hayvanlarının etinin çok değerli olduğunu düşünüyoruz. Bölgedeki eti güzel bir şekilde işleyip, sunmak bizim de en büyük amaçlarımızdan birisi. Şarabımız ve etimiz ile Edirne’nin lezzetlerini tanıtmak noktasında biz de katkı sağlamaya çalışıyoruz. Restoran konusunda da oldukça kısıtlı ve yetersiz olduğumuzu ifade etmek isterim.
Bunların yanında Edirne’yi sadece Osmanlı tarihiyle değerlendirmemek, Traklar konusunda da çalışmalar yapmak zorundayız. Yani Edirne’nin turizm rotasına tüm tarihini sokmak ve bu şekilde tanıtmak zorundayız. Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye’nin turizm potansiyelini birleştirecek bir müşterek çalışma yapmak zorundayız. Biz Kırklareli ve Edirne’deki 4 şarapçının uluslararası turizm rotasına girmesi ve Bulgaristan, Yunanistan ile ortak bir şarap bölgesi kurulması için çalışmalar yaptık ama AB fonları gelmediği için bu projeyi gerçekleştiremedik. Turistler şarap bölgelerini gezmek için buraya gelip, Edirne’ye kazandırabilir. Bu projenin ileride gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Ayrıca Edirne’den transit geçmeyi planlayan turistlere yönelik çeldirici tabela, broşür vb. üretmemiz gerekiyor. Edirne’de doğru düzgün bir UNESCO tabelası bile yok. Selimiye, Kırkpınar UNESCO listesinde ama güncel ve çok dilli tabela bile yok.
Sınır Ötesi Gazetesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.