Av. Çağrı Muştu: “Edirne, tarihiyle kavuşamamış, buluşamamış bir şehir”

0

Av. Çağrı Muştu: “Edirne, tarihiyle kavuşamamış, buluşamamış bir şehir”

Av. Çağrı Muştu: “Edirne, tarihiyle kavuşamamış, buluşamamış bir şehir”

Av. Çağrı Muştu; özellikle haksızlık karşısında aldığı tavırla, dobra dobra konuşurken bile takındığı sempatik tavrı ile Edirne’nin sevilen simalarından. Edirne’nin Havsa ilçesi Köseömer Köyü doğumlu, anne tarafı Osmanlı Köyünden. Aslında hepimizde olduğu gibi göçmen torunuyum ben. Bize biraz kendinden bahsedermisin dediğimizde, “Ne anlatayım? Gariban adamın biriyim, ben değil Edirne’m önemli ben değil Trakya’m önemli ben değil Ülkem Türkiye’m önemli ben değil gönül coğrafyamız önemli diyor .” diyor. Konuyu kapatıyor. “Bir işi doğru yapmak, niçin yanlış yapıldığını açıklamaktan daha az zaman alır.” mantığı ile hareket ettiği için takdir topluyor.

Av. Çağrı Muştu olarak özellikle turizm açısından Edirne’yi değerlendirirmisiniz? Daha iyisinin olması için önerileriniz nelerdir?

Av. Çağrı Muştu: Edirne’m tarihi eserler, kültür, medeniyet açısından mükemmel bir geçmişe sahip olmasına rağmen, aslında tam manasıyla tarihinde; tarihiyle kavuşamamış,  buluşamamış bir şehir. Edirne bir tarih akvaryumu. Ağır sanayiyi Edirne’ye getirerek geçmiş ve görkemli tarihi ile buluşturamayız. Eğitimi ve kültürü turizme uyarlayarak geçmişimizin ihtişamını bugünümüze ve yarınımıza taşıyacak yatırımlar yapılması lazım. İlin tarihini ön plana çıkarmamız lazım. Edirne İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün, Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun  Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün işini biraz ciddiye alması lazım. Göstermelik olarak gün yüzüne çıkarıp bırakarak değil, işlevsel hale getirecek projeler üreterek hayata geçirmesi lazım. Birçok ilde bu gerçekleştirilmiş. Biz sadece gelen turiste Alipaşa Çarşısını gezdirip gönderiyoruz. Nereden gelirse gelsin Edirne’de en az bir gece konaklatacak bulunduğu saat ve günler süresince sadece tarihi eserlerimizle değil bunun yanında kültürel geçmişimizle de tanıştırmayı sağlayacak projeler üretilmesi lazım. Verilere göre Edirne’ye 3 milyon 190 bin 400 gelmiş.

Bu veriler hangi kriterlere göre saptanmış? Bu sayıya gümrük kapılarından Türkiye’ye giriş yapıp Edirne’ye uğramadan otobandan geçip giden turistler, Türkiye’nin çeşitli illerinde ki belediyelerin kumanyalarını da yanlarına koyup gönderdiği, çöplerini Edirne’ye bırakıp giden günü birlik turistler, komşu ülkelerden sadece alış veriş yapmak için gelen günü birlik turistler gibi çeşitlerini çoğaltarak sayabileceğimiz turistler dahil mi?

Av. Çağrı Muştu: Bu turizm konusundaki bilgi bir toplantıda Edirne Valimiz Sayın Günay ÖZDEMİR’in bizlere verdiği sayı 3 milyon 190 bin 400. Bana göre yanlış düşünüyorsunuz.  Gümrüklerden giriş yapan kişilerde Edirne topraklarına girdiklerinde öyle yâ da böyle bir katma değer oluşturuyorlar.Gümrükte çalışanlar Edirne’de oturuyorlar. Aldıkları maaşı Edirne’de harcıyorlar. Giriş yapanlar Edirne merkezine giriş yapmasa da, en azından otoban gişelerinden geçiş yapıyorlar ve otoban parası ödüyorlar. Giriş gişelerinde çalışanlar da Edirne’de oturuyor, aldıkları maaşı Edirne’de harcıyorlar. Dolaylı da olsa Edirne’mize bir katma değer sağlanmış oluyor.Çeşitli il belediyelerinin Edirne’ye gezi amaçlı gönderdikleri turistler kumanyalarını yanlarında getirseler dahi mutlaka en az bir öğün yemek yiyip ufak da olsa hediyelik eşya alıyorlar. Alış veriş için gelenler zaten ihtiyaçlarını karşılamak için geliyorlar para harcıyorlar. Demek oluyor ki bu rakamı turizm verileri dışında tutamazsınız. Bu demek oluyor ki biz eksiklerimizi gidererek günü birlik gelen veya geçip giden turistleri konaklamalı Edirne’ye yönlendirecek projeler hazırlayıp uygulamaya koymamız gerekiyor. Kısa ve özetle, Edirne’ye turist geliyor biz yeterince istifade edemiyoruz. Gelen kişilerin belli program dahilinde gezip göreceği, alışveriş yapacağı, konaklayacağı yerleri oluşturmak lazım. Şu anda benim içimde en fazla kanayan yara Rüstem Paşa Kervansarayı. Âtıl vaziyette duruyor. Diğer Ekmekçizade Kervansarayı’da aynı şekilde sadece belli zamanlarda resmi davet ve protokollerde açılıp kalan zamanlarda maalesef âtıl vaziyette duruyor. Projesini iyi yapamadıkları için senelerdir onarımı devam ediyor. Yoksa on defa onarımı biterdi.  Onarımı yüklenici firmanın şartnamede kabul edilen süre içinde bitirmesi gerekir. Bunun dışına çıkamaz. Bunların bir an önce faaliyete geçerek tanıtımın gerçekleşmesi bir nevi reklamının yapılması lazım.

Edirne’nin kültürel anlamda tanıtımını nasıl yapabiliriz?

Av. Çağrı Muştu: Edirne’nin tanıtım yönünden büyük sıkıntıları var. Edirne’de“Roman Kültürü” ile ilgili ön plana çıkan ya da çıkartılan bir durum söz konusu. Ağırlıklı olarak bu vurgulanıyor. Roman kültürü bizim zenginliğimiz,bunun yanında Roman vatandaşlarımız okuldan mahalleden çocukluğumuzdan gençliğimizden arkadaşlarımız, dostlarımız ve kardeşlerimiz. Fakat Edirne geneli olarak düşündüğümüzde birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, Türkiye’nin Balkanlar/Avrupa sınırına en yakın yerleşim bölgesi olduğundan ülkemiz açısından önemli bir transit merkezi; ülkenin Avrupa’ya açılan kapısı niteliğindedir.Yaklaşık 90 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış; Osmanlı mimarisini doruk noktasına taşıyan görkemli dini yapıları ve sivil mimarlık örnekleri ile ön plana çıkmıştır. Edirne’de cami, mescit, tekke, türbe gibi dini yapılar; medrese, külliye gibi eğitim ve imaret, çeşme, sebil, hamam gibi sosyo-kültürel yapılar; han, çarşı, bedesten gibi ticari yapılar; kilise, sinagog gibi Osmanlı gibi muazzam bir yönetim kabiliyetine sahip olan devletimizde diğer dinlere inanan kişilere yönelik kendilerinin dini mekanları ve yapıları; köprü, su kemeri gibi su yapıları yanı sıra çok sayıdaki sivil mimarlık örnekleri kente kimliğini kazandıran, Osmanlı kültürünü ve mimarisini yansıtan ögeler arasındadır. Edirne Osmanlı Türkleri tarafından Bizanslılardan alındığında şehirde kültür itibari ile Rumlaşmış, din itibari ile de Hıristiyan olmuş Traklar mevcuttur. Hatta Türklerle birlikte Bulgarlar,Yunanlar, Yahudiler, Ermeniler de Edirne’de yaşamışlardır. 15. yüzyılın ikinci yarısında da Osmanlı topraklarına sığınan Musevilerin birçoğu Edirne’ye gelerek burada cemaatler halinde yaşamışlardır. Tüm bu kültürlerin çok ilgi ve dikkat çekici halde tanıtılması lazım.

Edirne’nin gelişimini, kalkınmasını nasıl sağlayabiliriz?

Av. Çağrı Muştu: Edirne’nin değişik alanlardan gelişmesi, kalkınması çok kolay değil. Yerleşim alanlarını genişletmeye, sanayi sokmaya çalışırsak tarım alanlarında ki zenginliğimizi kaybedeceğiz. Planlamanın bunları düşünerek yapılması lazım. Siz halka sorduğunuzda bunu söylemiyorlar. Şehrin altyapısından başlayıp kendi sorunlarını dile getiriyor. Yerel yönetimin de bunlara yönelmesi çok zor. Yerel yönetimin halkın günlük yaşantısında ki sorunları çözmesi lazım. Diğer sorunları ilgili Bakanlıkların İl ya da Bölge Müdürlükleri vasıtasıyla çözüm yollarına gidilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Kerim Saraç: Turizm müdürlüğünün çarşıda bir tane irtibat bürosu var, ara sıra mesai saatlerinde açılıyor ve burayı kimse bilmiyor. Bütün belediye başkanlarına söyledim, Eski Caminin yanında çiçekçilerin bulunduğu yere küçük bir barakaya turizm danışma bürosu açın dedim. Edirne’de boşta olan bir sürü yabancı dil bilen öğretmen var, turistlere sadece tanıtım broşürü verip yol tarif etseler yeter. Sonra tarihi yerlerde ki turist rehberlerini görüyoruz.Yüzde 90’ı Edirne dışından gelmiş. Yabancı Selimiye Camii’ni, Külliyeyi veya Meriç Köprüsünü gerektiği gibi anlatamaz, bütün özelliklerini tamamen anlatamaz. Mesela Eski Caminin Çeşmeli Minaresini bilen var mı?  Eski Caminin güney kısmında ki birinci minaresinde çift kapı olduğunu bilen var mı?Neden batıya doğru bir kapı daha açılmıştır? İslam’ı batı yaymak için ikinci kapı açılmıştır

Av. Çağrı Muştu: İnsanlar amaçlarından sapmış. Yeni nesli ortak hedeflere yönlendiremediğin sürece hiçbir şeyden sonuç alamazsın.Çocuklarımıza ve gelecek nesillerimize Kültürümüzü, medeniyetimizi,eserlerimizi bilmeye, öğretmeye çalıştığımız gibi bunların yanında tarihimizin başarılı ve acı dolu zamanları birlikte olmak üzere öğrenmeli ve öğretmeliyiz.Japonlar öğrencilerini Hiroşima’ya Nagazaki’ye götürüp bombalanan yerlere götürüp gezdiriyor tarihlerini orada öğretiyor, bilinç oluşturuyorlar. Örneğin Selimiye Camii’ne Balkan savaşı döneminde isabet eden daha sonraki restorelerde bu iz kalsın diyerek bırakılan top izini kaç kişi biliyor? Biz ne yapıyoruz?Çanakkale gezisi düzenliyoruz, orada ne anlatabiliyoruz ne yaşatabiliyoruz?Edirne’ye gelen turiste ne anlatabiliyoruz ne yaşatabiliyoruz?

Edirne’de kurumlar uyumlu çalışıyor mu?

Av. Çağrı Muştu: Bir dönem herkes kendi hükümdarlığını ilan etmeye çalışmış daha sonra bunun kimseye fayda getirmediğini idrak etmişler.Ama şimdi ne kadar bir araya gelebiliyorlar? Tartışılır! Bütün kurumların Edirne’ye menfaat sağlama bilinci ile hareket etmesi lazım. Ortak paydanın sen ben değil Edirne olması gerekir. Müdüründen personeline, Başkanından üyesine kadar bütün kurumların önce Edirne’ye, sonra Türkiye’ye faydalı işler yapabilme çabasında olması lazım. Her yerde müdüre veya başkana yakın kişiler nemalanıyor.Bunu öncelikle ortadan kaldırmak lazım. Siyasi görüş, din, dil, ırk ayrımı yapılmadan toplumun genelinin menfaati için çalışmak lazım. Edirne’de en büyük sorun işsizlik. Buna siyasilerin müdahale etmemesi lazım. Müdürler veya başkanlar çalışacağı kişileri kendi kriterlerine göre hiç kimseye rant yaratmadan seçip işe alması. İş yapacak kişilerde ya da iş yapması için makama gelen kişilerde işinde liyakat bunun yanında Edirne’mize sadakat olmalıdır.  Her adam her işi yapamaz.

Size göre Edirne’de iş mi yok işçi mi yok?

Av. Çağrı Muştu: Bana göre hem Türkiye’de ki hem de Edirne’de sıkıntı etiket sıkıntısı. Biz karşımızda ki kişiye önce adını sonra ne iş yaptığını sorup ona göre yaklaşımımızı belirliyoruz. Bunu gören insanlarda ara meslek veya emeğe dayalı mesleğe yönelmiyorlar. Bugün iyi bir inşaat kalfası ayda 30 bin lira civarında para kazanıyor. Hangi memur ayda 30 bin lira kazanıyor? Bu nasıl olur eğitim politikası ile olur. Köylerde çobanlar dahi 3 bin lira civarı maaş alıyorlar. Kaç tanesi Edirneli? Hepsi Suriyeli, Özbekistanlı falan. Sürü sahibinin çocuğu kendi hayvanlarını otlatmıyor. Bu sektörlerde gelecek olduğunu görmüyorlar. Bu döngüyü devletimizin ve hükümetimizin ilgili bakanlıklarının çok iyi toparlaması lazım. Teşviklerin tarım ve hayvancılık sektörlerinde cazip halde sunulması sonucu büyük bir iş sahası oluşabilir.

Av. Çağrı Muştu: Bülent ağabey haklı bir şeylerin değişmesi ile insanlar değişmiyor. Ama ön yargılı olmamak ta lazım. Türkiye’de çoğu şehir bütün şehir olacak, ne değişecek kentin belirlenen ihtiyaçlarına ödenek ilden dağıtılacak ama para yine Ankara’dan gelecek. Bizim zamanımızda Anadolu Liselerini bitirenler çok iyi eğitim alıyordu, istediği üniversiteye rahat girebiliyordu. Ben Anadolu Lisesi mezunuyum, bizden sonra her lise Anadolu lisesi oldu eğitim kalitesi değişti mi? Hayır! Biz her şeye taraf gözü ile bakıyoruz. Oncu buncu gözü ile bakıyoruz. Oncu buncular bizleriz aslında farkında değiliz. Bazı çevreler Atatürk’ü inkar ediyorlar. Ben nasıl kendi Atamı inkâr edebilirim? Benim açımdan öyle bir şey olabilir mi? Bizim aslımız Osmanlı’dan geliyor. Biz Osmanlı’yı nasıl inkâr edebiliriz? Osmanlı bu kadar çok ulusu bir arada kabul edip belirli kurallar çerçevesinde hoş görü ve mükemmel denilebilecek yönetim anlayışı ile yaşamasını sağlamıştır. Bize şimdiye kadar Osmanlı’nın hep kaybeden kısmını gösterip anlattılar. Hiç mi güzel bir şey yapmadı? Aynı şekilde bu gün Atatürk’ü kötülemeye çalışan insanlar çıkıyor. Herkesin iyi veya kötü yönleri vardır ve bu durum çok doğaldır. Ama biz her zaman insanların getirdiği faydalara bakıp onu örnek almamız lazım. Önemli olan bir ülkede, devlet politikasının sürdürülebilir olması. Bu Silahlı Kuvvetlerde de, Milli Eğitimde de, Dış Politikada da her şeyde uzun ve birbirinin devamı olan birbirini tamamlayan devlet politikalarının olması lazım. Hükümetlerin devlet politikasını sürdürmesi lazım. Tabi günün şartlarına göre nüans değişiklikleri olabilir. Milli Eğitim istemi 5 senede kaç defa değişti. Neden? Biz daha kendi sistemimizi oluşturamadık. Örneğin köy enstitüleri modelini o veya bu ülkeden almış olabiliriz ama biz kendi sistemimize uygulayamadık. Daha sonra birileri onu ideolojilerine hizmet etmesi için çabaladılar. Öyle de oldu, başka biride o ideolojiye hizmet ederek kapatıldı. Ona göre insanlar yetiştirilmesi lazım ve bu birimlerde görev alacak kişilerin de siyasi iktidar yönünden hiçbir kaygısı,iktidara yaranma duygusu olmaması lazım. Oturduğu koltuğa ben devletime,milletime hizmet ediyorum anlayışı ile hareket ederse ülke kayıp yaşamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir