Hep birlikte Türkiye ile beraber Küplü’yü de daha ileri seviyelere taşıyacağımıza inanıyorum

0

Soldan sağa İsmail Özgen, Tacettin Özsu, Mecit Uygun sağ tarafta masa da tek başına oturan Bilal Dalgın

Tacettin Özsu: “Hep birlikte Türkiye ile beraber Küplü’yü de daha ileri seviyelere taşıyacağımıza inanıyorum”

Soldan sağa İsmail Özgen, Tacettin Özsu, Mecit Uygun sağ tarafta masa da tek başına oturan Bilal Dalgın

 

  • Sizi tanıyabilirmiyiz?

Tacettin Özsu: 1967 Edirne’nin Meriç İlçesi Küplü Beldesi doğumluyum. Doğma büyüme Küplü’lüyüm. 1995 yılından beri MHP’nin neferiyim. 2 dönem MHP Küplü Belediye Başkan Adayı oldum. Şu anda MHP Meriç İlçe Başkanıyım. Küplü’de esnaf lokantam var. Evliyim, iki çocuğum var.

  • Neden MHP?

Tacettin Özsu: Bana göre Milliyetçi Hareket Partisi sadece aynı siyasi görüşü paylaşan kişilerin ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak üzere kurdukları yapının çok çok üstünde bir kavramdır. Türk Milliyetçiliğinin Türk siyasi konjonktüründe yer almasını sağlamış bir oluşumdur.

Türk Milliyetçiliği her ne kadar siyasi partiler üstü bir kavram olsa da, bize göre “Türk Milliyetçiliğinde”, Millet, kan veya ırk birliği değil; kültür ve mensubiyet birliği demektir. “Türküm” diyen herkes Türk’tür. Türkiye’de son zamanlarda milliyetçilik yükseliyor, ulusal kimlikte artışlar oluyor diye bazı kesimler tereddüde düşüyorlar. Sanki ülkede Türk milliyetçiliğin yükselmesinden rahatsızlık duyuyorlar. Kaos ortamı oluşturuyorlar. Bunu iyi analiz etmemiz lazım. Türkiye’de milliyetçiliğin ne anlama geldiğini herkesin bilmesi gerekiyor. Acaba milliyetçilik derken ne kastediliyor? Korkulan, içinde emperyal hedefler taşıyan, saldırgan, komşularına, etrafa zarar veren, Batılıların hastalıklı, Nazi yahut Faşist akımlarına benzer ırkçı bir anlayış mı kastediliyor? Korkulan bu mudur? Yoksa her vatansever insanımızın taşıması gereken duyguları anlamında, bu ülkenin başarılarıyla sevinen, üzüntüleriyle üzülen ve bu topraklar üzerinde yaşamanın şerefini, hassasiyetini iliklerine kadar sindirmiş bir anlayışı mı ifade ediyor? Atatürk Milliyetçilerinin dün olduğu gibi bugün de benimseyip savundukları milliyetçilik tanımı ve milliyetçilik anlayışı budur.

Milliyetçi Hareket Partisi küçük esnafından fabrika işçisine, memurundan genel müdürüne kadar bütün çalışanların haklarını Türk Milliyetçisi mantığı ile savunmak için birlik beraberlik oluşturmak amacı ile kurulmuş bir siyasi partidir.

  • MHP 15 Temmuzdan sonra neden Ak Partiye destek verdi?

Tacettin Özsu: Ak Parti 15 Temmuz öncesi bazı güç odaklarının etkisi ile birçok yanlış yaptı. Örneğin, Demokratik açılım veya halk arasında ki tabiri ile Kürt açılımı, 60. Türkiye Hükûmeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlatmış olduğu; Türkiye’de insan haklarına saygı, demokrasi, özgürlükler ve standartlarını geliştirmeyi amaçlayan bir proje idi. MHP her zaman bu projenin karşında olmuştu. Suiistimal edileceğini, uygulanamayacağını söylemiştir. Nitekim de öyle oldu. Bu tür örnekler çok.

15 Temmuz bir milattır, MHP Ak Parti’ye destek vererek hükümet olarak yaptırımlarının Milliyetçi mantalite çerçevesinde uygulamaya konulmasını sağlamıştır. MHP, Ak Parti ile koalisyon oluşturmamıştır, hükümette görev alıp bakanlık istememiştir, sadece yaptırımların milliyetçi zihniyet çerçevesinde uygulamaya konmasını sağlamıştır.

MHP devlettir. Devletin menfaatleri ne gerekiyorsa o yönde tavır alır.

  • Son birkaç yıldır Türkiye Avrupa’da ki enflasyonun en çok arttığı ülke. Üç yıl önce litresi 6,40 TL. olan mazot fiyatları günümüzde 30 TL. sınırına dayandı. Üç yıl önce 5, 67 TL. olan Amerikan Doları günümüzde 18 TL. civarında seyrediyor. Son üç yılda dünyada yaşanan korona salgını ve Ukrayna – Rusya savaşı dolayısı yaşanan sıkıntıların piyasalara bu kadar yansımaması gerekirdi. İran – Irak savaşı petrol denizinde devam ederken bile dünyada petrol fiyatları bu kadar yükselmemişti. Avrupa ve Amerika’da enflasyon % 17 – 18 seviyelerinde olurken Türkiye’de fiyatların 3 misli artması endişe yaratıyor. Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur. Bu konuda ki düşünceleriniz nelerdir?

Tacettin Özsu: Dünya’da iki yüze yakın devlet var. Bunların çoğu tabela devletidir. İnsanlar sürekli aynı şeyleri söylüyor. Bakın, dolar yükseldi. Euro yükseldi ve yine insanlar ne olacağını merak ediyor. Bakın ne olacak biliyor musunuz? Paranın sahipleri para ile oynuyorlar. Bunu istedikleri zaman oynuyorlar. Günümüzde Türk lirasının 3 misli İran, Brezilya, Meksika parası düşüyor. Dünyada ki 126 ülkenin parasının değeri ABD Doları ve EURO bazında sürekli düşüyor. Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerin boyunduruğuna girmeyi kabul eden 170 civarı ülkenin parası da köleliği kabul ettikleri için düşmez. İnsanlar zannediyorlar ki parası yüksek olan bir ülkenin gelir refahı da yüksektir. En yakın komşumuz Bulgaristan’a bakın paralarının değeri Türk Lirası bazında 10 kat daha değerli ama refah seviyeleri Türkiye’nin çok altında.

Böyle bir şey yok! Başka örnekler vereyim size. Fiji diye bir ülke var duydunuz mu? Fiji ya da resmî adı ile Fiji Cumhuriyeti, Okyanusya’da bulunan bir ada ülkesidir. Pasifik okyanusunun güneyinde bulunan bir dizi adadan oluşan ülke, 215’i ıssız olmak üzere toplam 322 adadan ve 522 adacıktan oluşur. Nüfus: 896.444 . Bir Fiji doları, 8 Türk lirası yapıyor. Fiji ne üretiyor? 1874 yılından beri İngiltere’nin sömürgesi. İngilizlerin parası ne kadar, şuan kura bakarsanız 21,32 TL. Ürdün Dinarı 24 lira 44 kuruş. Ürdün İngiltere’den daha mı büyük? Bunun para ile alakası yok. Kuveyt ne yapıyor? Hangi malları üretiyor? Parasının değeri 56,47 lira. Diyeceksiniz ki; Rusya dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisi, niye Rusya’nın parasının değeri düşüyor? Bu soru insana bir kere sorulmaz mı, insan bu sorunun üzerine bir kere düşmez mi? Çünkü Rusya küresel dünya düzeni içinde Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Brezilya, Çin, Hindistan gibi ülkeler ile mücadele içerisinde. Terbiye edilene kadar parasının değeri düşmek zorunda.

Türkiye’de istenirse enflasyon hemen durur. Dövizin artışı durur. Nasıl mı durur? Örneğin, Güneydoğu da Marksist Leninist bir Kürt Devleti kurulmasına izin verirsen, Kuzey Kıbrıs’ta hak iddia etmezsen, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yı serbest bırakırsan …. gibi bir sürü istekleri yerine getirirsen durur. Sizden istediklerini vermeniz lazım. Çok basit söylüyorum herkesin anlayabileceği şekilde, Arapların verdiklerini vereceksiniz. Malezyalıların verdiklerini vereceksiniz. Malezya’nın parası hiç düşmez. Niye? Çünkü tüm yönetim İngilizlerdedir. Birleşik Arap Emirlikleri diye bir devlet var mı sanıyorsanız? Öyle bir devlet yoktur. Oradakilere sadece ve sadece İngilizlerdir. Araplarında okumuş adamların hepsi Amerika’daki okullardan mezun olmuş insanlardır. Tıpkı Polonya’dakiler gibi. Kendi ülkemize gelelim. Her zaman Boğaziçi Üniversitesi rektör atanması konusunda bir tartışma yaşanıyor. Türkiye’de toplamda 209 üniversite vardır. 131 devlet üniversitesi (11 teknik üniversite, 2 güzel sanatlar üniversitesi ve 1 yüksek teknoloji enstitüsünün yanı sıra Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi, Polis Akademisi ve Milli Savunma Üniversitesi) ve 78 vakıf üniversitesi bulunmaktadır.. Onlara rektör atanırken kimsenin sesi çıkmıyor da, neden bir tanesine atanırken kaos yaşanıyor. Çünkü hala orası Amerikan koleji mantığı ile yönetiliyor. 2019 yapımı Çöl Koleji adlı filmi bir kere izleyin. Tansu Çiler, Amerika Birleşik Devletlerinde Ekonomi Profesörü idi. Ders veriyordu çok değerli ve başarılıydı. Türkiye’ye döndüğünde Başbakan olup ülkeyi yönetmeye başladığında tüm önlemleri almasına rağmen ülke yine battı.

Dolar yükseldiğinde altının düşmesi lazımdı ikisi birlikte yükseldi. Siz ne yaparsanız yapın küresel sistemin sahipleri, sadece para oyunu ile senin ekonomini kontrol altında tutuyor. Bunun tek bir kurtuluşu vardır. Kendi bağımsızlığını elde edebilmen lazım. Bunun ana temeli de şudur, kendi silahlarını üretebilmen gerekli. Türkiye 300 yıldan beri ilk defa kendi silahlarını üretiyor. Kör olmamak lazım, bunları göz ardı etmemek lazım. Bu kadar sıkıntının nedenini görmek lazım. Ama ben bunların hiç birisi ile ilgilenmiyorum, sen benim önüme patatesimi, soğanımı koy dersen ve bunları Atatürk’ün arkasına saklanarak dersen bende adama utan derim. Başkumandanlık Meydan Muharebesinden önce Mustafa Kemal Atatürk mecliste bir konuşma yapıyor ve diyor ki; bana yetki verin, orduyu bütünüyle ben kontrol edeyim diyor. Sonucunda kazanıyor.

Evet, millet yetkiyi veriyor. İlk çıkarılan 20 maddeye dikkat edin, dönüp bakın. Her evden birer çorap, birer iç çamaşır istiyor. Şimdi o kadar kötü durumda değiliz. İnsanların, geleceği yokmuş algı yaratılmaya çalışılıyor. İnsanlar kendi ülkesinden umudunu keser duruma getirilmeye çalışılıyor. Gidilecek başka ülke mi var? 40 yıldır bitmeyen PKK bitti diye mi deliyor insanlar? İnsanlar meydanlarda bombalar patlamıyor, evimiz de rahat oturuyoruz diye mi endişe ediyor? Diğer ülkeler gibi caddelerden ceset toplamadığımız için mi isyan ediyor? Biz istesek te istemesek te eski Türkiye değiliz. Biz bir dünya ülkesiyiz. Hala eski imparatorluğun varisiyiz. İsteseniz de istemeseniz de şu içinde yaşadığımız Edirne ili bir imparatorluk merkezidir. Cezayir’de doğan bir çocuk da, Kırım’da doğan bebede, Malezya’da yaşayan bir başka çocukta Edirne’yi görmek ister.

CHP iktidar olsa, HDP’ye İçişleri Bakanlığı mı vereceksiniz? Dışişleri Bakanlığı mı vereceksiniz? Savunma Bakanlığı mı vereceksiniz? Hangi bakanlığı vereceksin bu adamlara? Ticaret Bakanlığını mı? Kafayı mı yediniz? 40 senedir teröre kurban ettiğimiz o kadar şehidimizi nasıl unuttunuz?

Bir zamanlar sokaklarda her tarafta bombalar yağıyordu, Bunlar nasıl unutulur? 300 yıldan sonra ilk defa Türk donanması okyanuslarda dolaşıyor. NATO tatbikatı olduğu için değil kendi istediği için dolaşıyor. Kendi ülkesini bu kadar küçük gören kafa yapısını anlamıyorum. İki tane malın fiyatına bakarak kendisini yok gören kafa yapısını anlamıyorum.

CHP ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ne istiyor? Türkiye’nin izlediği bütün küresel siyasetlerin karşısında yer alarak, adeta kendi tarihiyle çelişen bir yol izliyor.

Türkiye’yi Merkeller’e şikâyet ediyor, ekonomik yatırım yapmak veya turist olarak gelmek isteyenleri, “Sakın gelmeyin, mal ve can güvenliği yok” diye korkutuyor.

Yetinmiyor, S-400’e karşı çıkıyor, “Akdeniz’de ne işimiz var?” diyor. Suriye’yi iç savaşa sürükleyen Esad’ın günahına Türkiye’yi ortak etmek için Rusya’dan bile daha ısrarcı davranıyor.

Emperyalistlerin açıktan destek verdiği son aparatları FETÖ ve PKK’ya karşı ciddi bir tepki vermiş değil. Ne ABD’yi sorguluyor, ne Suriye rejimini… Neredeyse Suriye konusunda tek sorumlu olarak Türkiye’yi ilan ediyor.

Şimdi geldiğimiz noktada gönülsüz destek verdiği Barış Pınarı Harekâtı, emperyalist projeyi çökertince, CHP’nin bütün tezleri de çöktü. Ve Türkiye’nin haklılığını ve harekâtın başarısını bütün dünya kabul etti. İşte CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve şürakası bu nedenle öfkeli ve bu nedenle Türkiye’nin kazanmadığını söylüyor.

“Balık baştan kokar” misali, onu “yalan makinası” yardımcıları, siyasi destekçileri ve “çamur” medyası izliyor. Türkiye’nin askeri ve diplomatik başarısını itibarsızlaştırmak için her şeyi yapıyor.

Bunu anlamak için CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan’ın şu yalan öngörüsü bile yetiyor:

“İsrail bayram ediyor”

Ona en iyi cevabı İsrail’deki Jerusalem Post gazetesi verdi: “6 yıllık çalışma 6 günde çöktü”

Aynı şeyi CHP’nin başından beri ısrar ettiği “PYD-YPG terör örgütü değil” iddiasında da görüyoruz. Mutabakat metinlerine bile geçtiği halde hâlâ CHP’nin eski milletvekili Erdal Aksünger; “PYD terör örgütü değil” diye savrulup duruyor.

CHP’nin ekrana çıkan bütün aktörleri derin bir rahatsızlık içinde. Özgür Özel’den, Aykut Erdoğdu’ya, Barış Yarkadaş’tan, Aytuğ Atıcı’ya, hepsi bilinçli bir “yalan siyaseti” izliyor. Onların siyasi pozisyonunu, en çarpıcı biçimde CHP’li Atıcı’ya verdiği cevapla, hayatı boyunca sivil siyaseti ve “ortak yaşamı” önceleyen AK Parti milletvekili yazar Orhan Miroğlu ortaya koydu: “Sen hekim olamazsın, sen ancak Esad’ın ordusunda bir subay olursun.”

İnönü, o cevabı Johnson’a vermedi

Sözü CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ve belki de birçok insanın yanlış bildiği tarihi bir yanlışı düzelterek bitirelim. Barış Pınarı Herakâtı, bölgedeki statükoyu sarsınca, başta Washington olmak üzere Batı’dan Türkiye’ye yönelik ölçüsüz onlarca saldırı geldi. Onlardan biri de Trump’ın diplomatik teamüllere uymayan, saygısız ve ölçüsüz mektubuydu. Kılıçdaroğlu bu mektubu, 1964’de dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye ABD Başkanı Johnson’ın gönderdiği mektuba benzetiyor ve şöyle diyor:

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde bizi bu kadar aşağılayan bir mektup gelmemiştir. Johnson’ın mektubunu hatırlıyorsunuz değil mi? İnönü’nün cevabını da hatırlıyorsunuz? ‘Yeni bir dünya kurulur, Türkiye o dünyada yerini alır’ diyor. İşte İnönü budur.”

Bu ülkeyi yönetenlerin, ABD emperyalizminin saldırıları karşısında nasıl tavır aldığı gerçeğini unutmadan şunu hatırlatmak gerekiyor; dün yazdım İnönü’nün bu cevabı o mektuba verilmiş bir cevap değildi. Verilen “yumuşak” cevabı dün yazmıştım. Bu cevap, o mektuptan yaklaşık 6 ay önce Londra’da yapılan bir konferansta verildi. Kılıçdaroğlu, kendi liderinin tarihini bile bilmiyor.

  • İki dönem Küplü MHP Belediye Başkan adayı oldunuz. Bu görev size tekrar teklif edilirse kabul edermisiniz, seçildiğinizde Küplü’ye neler yapmak istersiniz?

Tacettin Özsu: Belediye Başkanlığı, Milletvekilliği veya seçimle gelinen her makam meslek değil görevdir. Cumhur ittifakında Küplü Belediye Başkan adaylığı bana teklif edilirse kabul etmeme gibi bir şansım yok. Çünkü bu görevdir, benim için şereftir.

Küplü, Edirne ilinin Meriç ilçesine bağlı küçük bir beldedir. Batısı Meriç Nehri çevirir. Bu nehirle köy arasındaki uzaklık bir buçuk kilometredir. Fasülyesiyle ünlü ama geçimini daha çok çeltikten ve hayvancılıktan sağlar. 2013 yılında Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından tescil edilen BALDO pirinci vardır.

1922 yılına kadar bir Rum köyü olan Küplü, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Rumların burayı terk edip Yunanistan’a gitmeleriyle boşaldı. 1924 mübadelesinden sonra Selanik/Karacaova’dan gelen Pomak muhacirler Küplü’ye yerleştirildi. 25 Mayıs 1959’da belediye statüsü alarak beldeye dönüştü.

Küplü’ye gelenlere Pomak, Rumlarla birlikte oturmuş olanlara ise Gacal denmektedir. Gacallar Türkçe, Pomaklar da Pomakça denen bir dil konuşmaktadır. Okuma yazma oranının artmasıyla Pomaklarda da Türkçe konuşulması artmıştır. Pomakların ana yurdu Balkanlardır.1878 yılından önce Pomaklar Lofça, Rodoplar, kuzey Yunanistan ( Batı Trakya, Drama, Karacaova), Makedonya, Arnavutluk ve Kosova coğrafyalarında yaşıyorlardı. Verimli bir ovası vardır.

Son yıllarda beldemizin tahsil oranı artınca yükseköğrenim görmek için büyük şehirlere giden geçler tekrar geri dönmediler. Nüfusumuz iş sahasının kısıtlı olması nedeni ile her geçen gün azalmakta. Küplü’de istihdam yaratılırsa gençlerin büyük şehir karmaşasından kurtulmak için geri döneceğine en azından yeni göçler olmayacağına inanıyorum.

Örneğin, Edirne bir turizm kenti. Her yıl milyonlarca yerli yabancı turist ağırlıyor. Turistler giderken Edirne’ye has hediyelik eşya alıyorlar. Bu hediyelik eşyalar büyük şehirlerde üretilip Edirne’ye getirilip satılıyor.

Meriç ilçemiz bize çok yakın. Milli Eğitim Meriç İlçe Halk Eğitimi Merkezinin açacağı hediyelik eşya yapım kurslarda eğitilen Küplü halkı için bir üretim kooperatifi kurulup evlerde üretilen hediyelik eşyalar toptan satılması bir alternatifidir.

Eğer teveccüh edilir ve şahsımıza bir görev tevdi edilirse yapacağımız ilk iş İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile çeşitli istihdam alanlarına yönelik protokoller imzalamak olacaktır. Zaten Milli Eğitim Müdürlüğü hem çocuklara hem de yetişkinlere yönelik birçok eğitim faaliyeti gerçekleştirmektedir. K3endilerini takdirle izliyoruz. Ancak Milli Eğitimin imkanları kısıtlıdır. Bu nedenle yerel yönetimlerin milli eğitimlere desteği artmalıdır. Biz bunu yapmakta kararlıyız. Şu an en çok ihtiyacımız olan şey üretim alanlarındaki ara eleman sıkıntısıdır. Bunu da açılacak kurslar ve eğitimlerle yerel anlamda çözmeyi hedefliyoruz. Bakın burada bir noktanın daha altını çizmemiz lazım. Bizim evlatlarımız Türk Tarihinin merkezinde yaşıyor. Tarihin kırılma noktalarından biri olan Çanakkale Savaşları yanı başımızda yapıldı. Ancak birçok çocuk henüz Edirne’yi, Çanakkale’yi gezip tarihe tanıklık etme fırsatını bulabilmiş değil. Biraz imkan meselesi. İşte bizler istiyoruz ki çocuklarımız tarihini öğrensin. Geçmişini görsün, dostunu düşmanını tanısın. Bakın size bir örnek vereyi: Japonya’da okul çağına gelen çocukları Hiroşima’ya, Nagazaki’ye götürüler. Atom bombalarının dehşetini gösterirler. Ardından da teknoloji üstlerine götürür ve derler ki : “İşte bu teknolojiye sahip olmak ve korumak için yeterince çaba göstermezseniz sonumuz eskisi gibi olur.” İşte bizlerin de çocuklarımıza vatan sevgisi, çalışma azmi aşılamak için Tarihimize götürmemiz gerekiyor. Hangi siyasi düşünceden olunursa olunsun bu ülke insanın birinci önceliğinin vatan sevgisi olması gerekiyor. Bizler de bunu kazandırmak için bugüne kadar nasıl çalıştıysak aynı aşkla çalışmaya devam edeceğiz.

  • Son olarak bize söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Tacettin Özsu: Küplü sakin ve şirin bir beldemiz. Burada yaşayan insanlar vatanını milletini seven insanlardır. Bu insanların sahipsiz bırakılmaması gerekiyor. Bizler de elimizden geldiğince buradaki sosyal yaşamı destekliyoruz. İnsanlar sorunlarını sıkıntılarını bizlerle paylaşıyor. Bizler de yerinde çözmeye çalışıyoruz. Yerinde çözülemeyecek olanları da üst makamlara iletiyoruz. Hep birlikte Türkiye ile beraber Küplü’yü de daha ileri seviyelere taşıyacağımıza inanıyorum. “Artık sağcı-solcu kalmadı. Elimizde bir vatan kaldı,
Bir de vatan hainleri…”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir