Mehmet Çapoğlu: “Edirne’nin sorunlarının üstesinden gelmek çok kolay.”

0

Mehmet Çapoğlu: “Edirne’nin sorunlarının üstesinden gelmek çok kolay.”

Mehmet Çapoğlu: “Edirne’nin sorunlarının üstesinden gelmek çok kolay.

  • Sizi Tanıyabilirmiyiz?

Mehmet Çapoğlu: 1968 Trabzon – Of ilçesi Yanıktaş köyünde dünyaya geldim. İlkokul öğrenimimi Yanıktaş köyünde, ortaokul öğrenimimi Of’ta, üniversite öğrenimimi Edirne’de Trakya Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nde tamamladım. 1994 yılından bugüne Edirne’de serbest mimar olarak çalışıyorum. 2002 yılından günümüze Ak Parti bünyesinde çeşitli kademelerde aktif siyaset yapıyorum. 2019 yerel seçimlerinde Ak Parti Edirne Belediye Meclis Üyesi adayı oldum. Seçildim ve şuanda Ak Parti Edirne Belediye Meclisinde Grup Başkan Vekili olarak görevime devam ediyorum. Bir kızım, bir oğlum var. Kızım İstanbul üniversitesi Malzeme ve Metalurji Mühendisliği son sınıfta okuyor. Oğlum ise lise 2. Sınıf öğrencisi. Eşim Süleyman Demirel Fen Lisesinde Fizik öğretmeni. Bu arada fanatik ve koyu bir Trabzonspor taraftarıyım.

  • Nasıl Hayal Bir Edirne Ediyorsunuz? Bu Hayalinizin Gerçekleşmesi İçin Ne Gibi Engeller Var?

Mehmet Çapoğlu:

Biz Edirne’de doğmadık ama Edirne’yi sınavla kazandık. Bu sözü genelde sohbet esnasında espri olarak dile getiririm. Yani, doğrudan değil ama üniversite sınavını kazanarak bu şehre geldik ve çok sevdik. Edirne’yi sevdik, havasını- suyunu, güzel insanlarını, nehirlerini, tarihini, Kırkpınarını,… her şeyini sevdik… Edirne’nin ciğerini sevdik, bademini sevdik… Neticede de Edirne’ye yararlı olabilmek için elimizi taşın altına koyduk. Evet, Edirne’nin sorunları çok, Edirne’de yapılacak işler çok, ancak, bunun çözümleri de var ve bunlar bizim için çok kolay çözümler.

Edirne’ye 1987 yılında geldim. O dönemlerde gerek ulaşım, gerekse yaşam şartları çok daha rahattı. Edirne’nin nüfusu bu kadar fazla kalabalık değildi. Daha sonra kültür ve gastronomi turizmi başlayınca hele son senelerde buna bir de kur farkından dolayı alış – veriş turizmi eklenince Edirne artık kendi bünyesini aşma noktasına geldi. Bu aşma noktasında, yerel yöneticilerin 5 yıl sonrasını planlamadan yoksun hareket ettiğini gördüm.

Nedir bunlar, mesela ben Edirne’de yaptırım gücü olan bir konumda bulunsam; Selimiye Camii’ni Edirne’nin merkezi kabul eder, gerek ulaşımı, gerek yapılaşma ile imarı Selimiye merkezli düzenlerdim.

Bu olay Paris’te var. Şanzelize meydanı gibi.

Türkiye’de Aydın’ın Atça beldesi de buna örnek gösterilebilir. Mesela orada meydan merkez kabul edilmiştir. Dairesel olarak şehrin bütün yolları o meydana çıkıyor.

Edirne’de ise Selimiye Camii’ni Havsa tarafından gelirsek direkt görebiliyoruz.

Bana göre Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü önünden Selimiye Camii’ne direk gelen bir yol planlanması lazımdı. Bunun için halen geç kalınmış sayılmaz. Yeter ki yapılmak istensin.

Merkez konum olarak Selimiye Camii’nin gösterilmesi ve kabul edilmesi bana göre daha uygun olur.

Edirne’nin Kaleiçi ve Karaağaç Mahallelerindeki yolları ve imarı, yeni yapılaşma olan Kavgaz Bölgesi ve Fırınlar Sırtı Bölgesi ile kıyaslayacak olursak aradaki farklar çok net ortaya çıkacaktır. Yeni yerleşim bölgelerini yolları ve imarı çok düzensiz. Maalesef bu duruma Ak Parti ve MHP’nin Belediye Meclis Üye sayısı olarak etkin çoğunluğa sahip olamadığımız için yeterince müdahale edemiyoruz.

İmar konularında şahısların değil şehrin menfaatleri ön planda tutulmalıdır. Ancak yapılan uygulamalarda tam tersine şahısların menfaatine önem veriliyor. Yapı inşaat yoğunluğunun da fazla olmasından dolayı Kavgaz, Kimyalar, Dörtkaya bölgelerinde yağan yağmurlar toprakla buluşamamakta, neticede de daha düşük kotta olan Kocasinan Mahallesinde taşkın ve sel baskınlarına neden olmaktadır.

  • Edirne Bir Turizm Şehri. Her Yıl Edirne’ye Milyonlarca Turist Geliyor. Bu Geliş Sayısının Arttırılması ve Bir Kez Gelen Turistin Tekrar Gelmesini Sağlayabilmek İçin Neler Yapılabilir?

Mehmet Çapoğlu: Edirne’nin en fazla ihtiyaç duyduğu olay iyi bir tanıtım, karşılama, konaklatma ve harcama yaptırabilme. yani paranın Edirne’de kalması. Edirne’ye gelen misafirlerin ve turistlerin Edirne’ye, Edirne esnafına ve şehre hayran kalarak ayrılmalarını sağlamamız gerekiyor.Bşehirde tuvaletler, yollar, çöplerin konuşulmaması lazım.

Türkiye’nin ve Edirne’nin potansiyeli her açıdan çok büyük. Gelen turistlere sunabileceğimiz ham maddelerimiz fazla. Ham maddeyi mamule çevirme olanaklarımız geniş. Gelen turistleri o cazibe ile buluşturduğumuzda zaten insanlar tekrar gelmeye yöneliyor. Gelen tüm turistleri, misafir olarak kabul edip özel olarak ilgilenirsek ve saygı gösterirsek bunu sağlayabiliriz.

Edirne’de turistler ile sorunlar öncelikle otoparklardan çıkıyor. O bağrış ve gürültüye son verilmeli, gerekli saygı çerçevesinde iletişime geçilmelidir. Onun haricinde esnaflarımızın yerli vatandaşa 1 liraya verdiği ürünü veya hizmeti yabancı vatandaşlara da aynı fiyata vermesi gerekiyor. Tersi davranışlar misafirlerimizin Edirne’den kaçmasına ve çevre il / ilçelere gitmesine neden oluyor.

2-3 senedir kur farkı nedeni ile Balkan ülkelerinden, özellikle Bulgaristan’dan Edirne’ye yoğun turist sirkülasyonu var. Şehrimizde turist olarak gelen her vatandaşı kaldırabilecek memnun edecek alt yapımız var. Mesela Edirne’nin denizi bile var. Saros körfezimizin, tanıtımın iyi yapılması halinde yerli ve yabancı turistlere sunulabilir güzelliği var.

  • Otopark Sorusuna Nasıl Çözüm Bulabiliriz?

Mehmet Çapoğlu: Edirne, Türkiye’de kişi başına en fazla araç düşen şehirlerden bir tanesi. Ama maalesef şehir içi yolları araç yoğunluğunu kaldırmıyor. Şehir içi yollar ilerisi düşünülerek hazırlanmamış.

Buna çözüm üretmek isterseniz üretirsiniz! Nasıl mı üretirsiniz? Mesela, Cumhurbaşkanımız İstanbul’un Belediye Başkanı olduğu zaman İstanbul ne haldeydi? O dönemi hepimiz biliyoruz. Çözüm üreterek İstanbul’da ki sorunların çoğunu bitirdi. Ak Parti olarak Edirne’de iktidar olunca, şehir içinde ki bazı adaları direk kamulaştıracağız, uygun yerleri otoparka döndüreceğiz. Bu sayede hem şehir merkezinde yapılaşma oranı azalacak, hem de şehir hava/nefes almış olacak. Bu şekildeki çözümlerle Edirne’nin otopark sorunu da büyük oranda ortadan kalkmış olur.

Mesela Sabuni Mahallesi. Buralarda katlı otopark yapılabilecek alanlar da mevcut. Kaleiçi’nde eski askeri lojmanların olduğu yer şuanda boş. Dışarıdan gelen turistlerin otobüsleri oraya park yaptırılabilir. Turistler yürüyerek merkeze çıkabilir. Bu aynı zamanda bölgesinde ki esnaflar içinde büyük avantaj sağlar.

Stadın olduğu yeri millet bahçesi ve otopark yapma projemiz var. Bu alanda çok sayıda araç parkı çözümleme imkânı var. Yeni stat için onay çıktığı zaman eski stat yeri bu şekilde değerlendirilebilir.

Vatandaşların özel teşebbüs olarak Sabuni mahallesinden Karaağaç’a giden yol üzerinde bulunan, tarihi eser niteliği taşımayan eski binaları yıkıp otopark alanı oluşturduğunu görüyoruz. Bunu özel teşebbüs kendi imkânları ile yapabiliyorsa belediye olunca biz daha iyisini yaparız. Yeter ki çözüm üretilmek istensin.

Yap-İşlet-Devret modeli ile yollar, köprüler yapılıyor. Peki, verilen yolcu garantisi vatandaşın cebinden mi çıkıyor?

Yap-işlet-devret modeli ile aslında daha güzel projelere gidilebilir. Devlet vatandaşa bu şekilde bir hak sunuyor.

Yollar, köprüler ücretsiz olamaz mı, başka türlü yapılamaz mı? Tane tane, herkesin anlayacağı şekilde anlatalım! Diyelim ki devlet bir yol yapmak istiyor. (Rakamları örnek olarak veriyorum) Yolun peşin maliyeti 12 Milyar Dolar. Ama devletin 12 Milyar Doları yok. O zaman yurt dışından kredi kullanmak zorunda. Mesela krediyi 20 yılda ödemeyi planlıyor olsun; O zaman kredi faizi ile birlikte bu 12 milyar Dolar, 17 Milyar dolara çıkacaktır. Bu yolun 20 yıl boyunca masrafları olacak. İşletme masrafları, yenileme ve geliştirme masraflarınız olacak. Bütün bunları hesap ettikten sonra diyelim ki elinizde 20 yıl vadeyle ödemeniz gereken toplam 20 milyarlık bir maliyetiniz var.

Yol, gelişmek için gereklidir, hizmettir, vatandaşa olan borcunuzdur. Geçiş için ücret devlet almayacak ya da cüzi bir ücret alacak olsun. Peki devlet bu yolun maliyeti olan yıllık 1 Milyar Doları nereden ödeyecek?

Tabi ki vergilerimizden!

Sadece yolu, köprüyü kullananların vergisinden mi?

Hayır!

Yolun maliyeti, o yolu hayatı boyunca kullanmayacak olanlar dâhil tüm vatandaşın cebinden çıkacak. Diyelim ki İstanbul’da bu şekilde bir köprü yapıldı. Hayatında hiç İstanbul’a gitmemiş Ağrı’lı bir işçinin maaşından kesilen vergi de bu yolun masrafına katkı sunacak. Dolayısıyla, kullananlara rahatlık ama genel olarak, vergi üzerinden tüm vatandaşlara artı bir yük olacak.

Yani bu model, henüz hem devlet olarak hem de halk olarak yeterli gelir seviyesine ulaşmamış ülkeler için pek mümkün değil.

Ama gelişmek için o yolları, köprüleri, hava alanlarını da yapmak zorundasınız. Peki bu durumda ne yapabilirsiniz? İşte burada, hâlihazırda dünyanın birçok ülkesinde uygulanan bir yöntem devreye giriyor.

Yap-İşlet-Devret modeli…

Bu modelde, devlet yapacağı yolun yapım, finansman, işletme, yenileme gibi tüm sorumluluklarını ihale ile bir firmaya veriyor. Bir ödeme planı yapılıyor. Kendi yapsa oluşacak toplam maliyete, hatta bazen daha düşük bir bedele ihale ediliyor. (Neden daha düşük bedele anlaşılabileceğini sonda anlatacağım) Diyelim 20 milyar dolar toplam maliyetli bir yol için;

20 yıl, yıllık 1 milyar dolar ödeme sözü verilir. Yani aslında o yolcu garantisi denilen şey, projeyi üstlenen firmaya yapılacak ödemenin garantisidir. Buna yolcu garantisi denme sebebi ise şu; Dedik ya, henüz belli ekonomik seviyeye gelmeyen ülkeler bu çapta projeleri kendi kasasından yapamaz. Devlet firmaya, yolu kullanacak olanlardan bir hizmet bedeli alma hakkı verir.

Yani der ki; “Sen bu yolun parasını, yolu kullanacak olanlardan, hizmet satın alanlardan topla.”

Böylece yolun maliyeti, o yolu hiç kullanmayacak olanların sırtından iner.

Peki, garanti nedir?

Eğer bu şekilde olmasaydı devlet firmaya kasasından 1 milyar dolar verecekti ya! Özellikle ilk dönemlerde, yolu o 1 milyar doları tamamlayacak kadar çok kişi kullanmazsa, Devlet eksik kısmı kasasından tamamlar. Yani diyelim ki yolu kullananlardan 700 milyon dolar toplandı.

Devletin o yıl için ödeyeceği rakam 300 milyon dolar olur. Ve o yolu hiç kullanmayan vatandaşın sırtından 700 milyon dolar iner. İlerleyen yıllarda bu 1 milyar dolar tamamlanırsa ki çoğunda tamamlanıyor; O zaman yolun maliyetini sadece kullananlar karşılar. Bu anlaşmalar toplam maliyetin altında bile yapılabilir.

Çünkü eğer zamanla yolu çok daha fazla kişi kullanır ve 1 milyar dolardan fazla para toplanırsa;

Üstlenici firma daha fazla kar eder, yatırımının meyvesini yer.

Tabi ki devlete vergisini ödedikten sonra, devlet vergiden de gelir elde eder. Ve nihayetinde 20 yıl dolduktan sonra yol artık tamamen devletin, tamamen vatandaşın olur. Artık sadece işletme maliyetleri vardır; Geçişlerden de cüzi ücretler alınır. Artık buna imkân vardır. Böylece devlet, kendi imkânları ile yapamadığı yolların, köprülerin, hava alanlarının maliyetini; Bu sistem sayesinde, kasasına, vatandaşına bir yük bindirmeden, sadece kullanana, kullandığı oranda hizmet satarak karşılamış olur.

Taahhüt edilen sayı aşılırsa devlete ek ödeme de yapıyor, fazla olan tamamen firmaya kalıyor gibi olmuyor. Yani bir senede 1,5 milyar dolar toplanırsa, 500 bin doların da sözleşmeye göre büyük kısmı devlete gelir olarak yansıyor.

Muhalefetin söylemleri mi?

Onların derdi devletin ya da vatandaşın zarar etmemesi falan değil; Onların tek derdi rakipleri olan Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin vatandaşa hizmet etmesine nasıl engel oluruz, ülkenin kalkınmasının önüne nasıl taş koyarız… Onların tek dertleri bu. Zaten grup başkan vekilleri mecliste ”Ak Parti’nin yaptığı iyi işleri alkışlayacak değiliz ya” dedi ya, işte muhalefetin kafa yapısı da bu.

Şuanda yapım aşamasında olan Çanakkale köprüsünün geçiş ücreti tartışmalara sebebiyet veriyor. Vapur ile geç desen para benim cebimden çıkıyor diyor. Orada da insaf diyorsun bu kadar ucuz algı yönetimi olmaz.

Ak Partinin Edirne için yaptıklarından birkaçını inceleyecek olursak;

– Kayalıköy barajından DSİ tarafından yapılan aktarım sistemi ile Edirne’nin 50 yıllık su sorunu çözüldü.

– Selimiye Camii çevresindeki proje yine devletimiz tarafından yapılıyor. Proje belediye tarafından hazırlandı ama yapım işini devletimiz üstlendi. Bu proje 50 küsur milyonluk liralık bir maliyet. Ve burada en önemli olay Sayın Cumhurbaşkanımızın Edirne’ye olan sevgisi. Bu konu kendisine iletildiğinde hiç ikiletmeden ”Yapın” talimatını vermiştir. Bu aynı zamanda başkanlık sisteminin de güzel özelliklerinden biridir.

Çalışmalarına başlanılan “3 Nehir 1 Şehir” projesi yine devletimiz tarafından gerçekleştiriliyor.

Kapalı yüzme havuzu, Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi hep devletimizin sayesinde yapıldı. Kaleiçi Semti, Balıkpazarı Caddesinde şuanda uygulanan sokak sağlıklaştırma projesi de yine devletimizin katkısıyla yapılmakta. Karanfiloğlu Caddesinde yapılan sokak sağlıklaştırma da Valilik tarafından yapılmaktadır.

Tarihi Meriç ve Tunca köprülerinde ışıklandırma sistemini bile zamanın Edirne Valisi olan Dursun Ali Şahin tarafından yaptırtıldı. O tarihi köprülerimiz asırlarca karanlıkta kaldı öylece yine bizim devletimiz sayesinde ışıklandırma yapıldı. Aslında yerel yönetimlerin bunları yapması gerekir.

Devlet bu şehirden hiç bir şey esirgemedi bu zamana kadar. Şöyle bir özelliğimiz var bizim. 2002 yılında Ankara’ya rahmetli Maliye Bakanı Kemal Unakıtan beyi ziyarete gitmiştik. O zaman bize, Türkiye’nin bütçesini bir un çuvalı olarak düşünün. Dibinde kalan tozları Edirne’ye göndersem Edirne Paris olur demişti. Benden isteyin ama gerçekçi projeler ile isteyin diyordu. Maalesef çok acıdır ki bu şehirden kendisine bir tane bile proje gitmedi.

Bizim iktidarımızdan önce Edirne’de 5 yıldızlı otel bile yoktu. Misafirlerimizin konaklayabileceği yer yoktu doğru düzgün. Ancak şimdi öyle mi? Mesela atıl duran karayollarına ait alan otel ve alışveriş merkezi yapılarak Edirne turizmine ve ticaretine kazandırılmıştır.

Edirne’nin Ak Parti belediyeciliğine ihtiyacı var. Edirne seçmeninin artık Belediye seçimlerine ideolojik bakmaması gerekiyor. Bu şehrin çektiği yeter. Edirne halkının da tüm Ak Parti belediyelerinde olduğu gibi hizmet belediyeciliğini yaşaması gerekiyor.

Edirne’de ki tarihi eserleri Ak Parti iktidarı ortaya çıkardı, restore etti, ediyor. Mesela, Taşlık Camii ortada yoktu. Ancak, şimdi var. Kim yaptı? Bunca tarihi eser Ak Parti iktidarı zamanda restore edildi. İnsanlar onları görmeye geliyor. Hıdırlık tabyaları mesela. Adeta müze gibi. Yakında açılışı yapılacak.

  • Türkiye’de İlleri Bir Yana Bırakın Birçok İlçenin Bile Giriş Kapısı Var İken, Edirne’nin Cazip Bir Giriş Kapısı Bile Yok! Neden Yapılmıyor?

Mehmet Çapoğlu: Bu konu daima gündem de ama yapacak irade yok. Biz Ak Parti ve MHP Belediye Meclis Üyeleri olarak boş oturmuyoruz. Şehrin ihtiyacı olan her şeyin planları bizde var. Biz Belediye binası dâhil olmak üzere Edirne’yi ilgilendiren ne sorun varsa hepsinin planlamasını yaptık. Şehir girişlerimizin planları da hazır. Pazar yerlerimiz kötü bir halde. Pazarcılarımız üşüyoruz, kış geldi en azından pazar yerlerinin etrafı çevrelensin diyorlar. Ama yapacak irade lazım. Onu düşünmek lazım!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir