Türk Ordusu 2229 yaşında

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Görevi

Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesi, Anayasa ve yasalarla belirlenmiş olup, yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri, harp sanatını öğrenmek ve öğretmekle vazifelidir. Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetleri;

  • Caydırıcılık,
  • Güvenlik / Harekât Ortamının Şekillendirilmesi,
  • Savaş Dışı Harekât (Talep edildiğinde Terörle Mücadele alanında kolluk kuvvetlerine destek vermeye devam etmek ve Doğal Afet Yardım Harekâtına destek sağlamak; Barışı Destekleme Harekâtı),
  • Kriz Yönetimi,
  • Sınırlı Güç Kullanımı,
  • Konvansiyonel Harp gibi faaliyetleri icra etmektir.

Bu vazifelerin ifası için lâzım gelen tesisler ve teşkillerin kurularak gerekli tedbirlerin alınması kapsamında, çok rollü elastiki birliklerin tesis ve teşkil edilmesine, sayısal fazlalık yerine gelişmiş teknoloji ürünü silah ve sistemlere sahip olunmasına, bu silah ve sistemlerin etkinliğini artıracak komuta-kontrol, erken ihbar ikaz, elektronik harp, gelişmiş mühimmat, her türlü hava şartında harekât icra edebilme imkân ve kabiliyeti gibi kuvvet çarpanlarına sahip olunmasına önem ve öncelik verilmektedir.

Küresel ve bölgesel dengelerin henüz tam olarak tesis edilmediği mevcut politik ve askerî ortamda, bölgemizde ve dünyada barış ve istikrara katkıda bulunmanın yanı sıra dış tehditlere karşı ülke savunmasını sağlayacak Türk Silahlı Kuvvetlerinin, yeniden yapılanmasında aşağıdaki kabiliyetlerin idame edilmesi ve geliştirilmesi hedeflenmektedir.

  • Caydırıcı askerî gücün idamesi,
  • Komuta, Kontrol, Muhabere, Bilgisayar, İstihbarat, Keşif ve Gözetleme Sistemleri,
  • Üstün hareket kabiliyeti ve ateş gücü,
  • Silahlı kuvvetlerin nicelikten çok niteliği esas alan, ileri teknoloji ürünü silah ve sistemler ile teçhiz edilmesi,
  • Her türlü hava şartı ve her ortamda gece ve gündüz şartlarında harekât icra etme kabiliyeti,
  • Kitle imha silahlarına karşı hava/füze savunma ve KBRN korunma kabiliyeti,
  • Stratejik intikal,
  • Müşterek ve birleşik harekât icra etme kabiliyeti,
  • Klasik savaşın yanında, barışı destekleme, terörle mücadele, doğal afetlerde yardım, kriz yönetiminin desteklenmesi, sınırlı güç kullanımı, abluka, ambargo, insani yardım, göçü önleme gibi değişik harekât türlerini ifa etme kabiliyeti.

Türk Silahlı Kuvvetleri yeniden yapılanma faaliyetlerini, soğuk savaş sonrası oluşan yeni politik-askerî stratejik ortam, Türkiye’nin güvenliğine yönelik dış tehdit, Anayasa ve yasaların kendisine verdiği görevler çerçevesinde sürdürmektedir.

Kara Kuvvetleri’nin kuruluş tarihi olarak, Büyük Hun İmparatoru Mete Han’ın tahta çıkış tarihi olan M.Ö. 209 yılı esas alınmıştır.

İlk kez Mete Han tarafından M.Ö. 209 yılında kurulan düzenli Türk Kara Ordusunda sayı itibarıyla 10.000 atlıdan oluşan en büyük birlik, “Tümen” olarak adlandırılmış, tümenler binlere, binler yüzlere, yüzler onlara ayrılmış, her birinin başına Tümenbaşı, Binbaşı, Yüzbaşı ve Onbaşı rütbelerine sahip birer komutan görevlendirilmiş ve aşağıdan yukarıya doğru emir-komuta zinciri içerisinde birbirine bağlanmıştır.

Mete Han ile tarih sahnesine çıkan bu teşkilatlanma modeli günümüze kadar uzanan yelpaze içerisinde hüküm süren diğer Türk Devletleri ile süregelmiş, özellikle Göktürkler, Uygurlar, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Türk Ordusu dünyanın sayılı ordularından birisi olmuştur.

1040 yılında Dandanakan Meydan Muharebesi’nde Gazneliler’i yenerek bağımsızlığına kavuşan, 26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’nde Bizanslıları yenerek, Anadolu’yu yeni bir Türk yurdu yapan Büyük Selçuklu Devleti’nde, Kara Kuvvetlerinin teşkilat ve eğitimi sağlam esaslara bağlanmıştır.

Büyük Selçuklu Devleti’nden sonra, Anadolu Selçukluları ve Mısır Türk Memlukları da mükemmel ordular meydana getirmişlerdir.

1299 yılında kurulan Osmanlı İmparatorluğu hızla büyüyüp güçlenmiş bu güçlenmeye paralel olarak da , 1363’den itibaren Anadolu dışına çıkan Osmanlı orduları; batıda Sırpsındığı, Kosova, Niğbolu, Varna, İstanbul’un Fethi ve Mohaç; doğuda Çaldıran, Mercidabık ve Ridaniye muharebelerinde büyük zaferler elde etmişlerdir.

Osmanlı ordusunun teşkilatlı bir şekilde ortaya çıkışı ise, Sultan I inci Murat zamanında olmuştur. Tarihte ilk süvarili ordu olma niteliğini taşıyan Osmanlı Ordusu, önceleri yalnızca Atlı Akıncılardan oluşmakta iken, daha sonraları yaya birliklerin de katılmasıyla Yeniçeri Ocağı adı altında sürekli bir yapıya dönüştürülmüştür. İmparatorluğun yükseliş dönemlerinde elde edilen zaferlerde Yeniçeri Ocağı önemli rol oynamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme devri ile birlikte etkinliğini yitiren Yeniçeri Ocağı, 15 Haziran 1826’da başlayan Yeniçeri Ayaklanmasının bastırılmasını müteakip kaldırılmıştır. Bu ordunun yerine ‘Asakiri Mansure-i Muhammediye’ adı ile yeni bir ordu kurulmuştur. Bu gücün temelini “Kol” adı verilen taburlar oluşturmuştur. Yine bu teşkilat devresinde; 1834 yılında orduya komuta edecek subayları yetiştirmek amacıyla, ‘Mekteb-i Harbiye-i Şahane’ adıyla Kara Harp Okulu açılmıştır.

Tanzimat Fermanı’ndan 4 yıl sonra, 1843’te, yeni bir düzenlemeye gidilerek, beş yıllık hizmet süresine tabi personelle oluşturulan beş ordu kurulmuş ve 1848 yılında yapılan bir değişiklikle ordu sayısı altıya çıkarılmıştır. Mekteb-i Fünun-u Harbiye-i Şahane olarak adlandırılan Harp Akademisi, 20 Temmuz 1848 yılında İstanbul’da kurulmuştur. Diğer yandan, bu dönemde askerî okullar da çoğaltılmış ve lise seviyesinde askerî okullar; 1845 yılında İstanbul ve Bursa’da, 1846 yılında Edirne ve Manastır’da, 1847 yılında Şam’da, 1872 yılında Erzurum’da ve 1875 yılında Bağdat’ta açılmıştır. Bunlar Harp Okulunun öğrenci kaynağını teşkil etmiştir. Bu askerî liselerden sadece İstanbul’da bulunan Kuleli Askerî Lisesi eğitim öğretimine devam etmektedir.

İkinci Meşrutiyetin ilanıyla birlikte, idari alandaki yeniliklere paralel olarak, ordu teşkilatında yeni bir düzenleme yapılmak suretiyle silah ve malzeme miktarı artırılmış ancak, Trablusgarp ve Balkan Savaşları nedeniyle ordudaki gelişmeler sekteye uğramıştır.

Bunun hemen arkasından girilen 1’inci Dünya Savaşı’nda Galiçya’dan Yemen’e ve Kafkaslara kadar uzanan cephelerde kısmi başarılar kazanan Türk Ordusu, Çanakkale Zaferi ile tarihe adını altın harflerle yazdırmıştır. Değişik cephelerde elde edilen başarılara rağmen, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’nin ağır hükümleriyle karşı karşıya kalmıştır.

Mondros Mütarekesi’nin hükümlerine göre, vatan sözde galip devletler tarafından küçültülmüş, kara kuvvetlerinin mevcudu indirilmiş, silahları elinden alınmış, vatan toprakları işgal edilmiştir.

Türk Ulusu, işgalleri tanımayarak direnişe geçmiş, memleketin her tarafında oluşan gönüllüler ve milis grupları faaliyet göstermeye başlamıştır.

Dağınık hâlde ve küçük birlikler şeklindeki unsurların çabaları ile arzu edilen başarıları sağlamanın mümkün olamayacağını gören Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, düzenli ordunun kurulması için 1920 yılı ortalarından itibaren çalışmaya başlamış, sonuçta Batı Cephesi Komutanlığı teşkil edilmiştir.

Tüm olanaksızlıklara rağmen büyük güçlükler altında teşkil edilen bu ordu sayesinde I inci ve II nci İnönü Savaşları ile “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır” parolası ile Sakarya Meydan Muharebesi kazanılmış,

26 Ağustos 1922 tarihinde Yunan ordusuna karşı başlatılan Büyük Taarruz ve devamında Mustafa Kemal Paşa’nın bizzat Başkomutan sıfatıyla yönettiği Başkomutanlık Meydan Muharebesi büyük bir zaferle sonuçlanmıştır.

Bozguna uğrayan ve kaçan düşmana karşı Mustafa Kemal Paşa’nın 1 Eylül 1922 tarihinde “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” diyerek verdiği emri ile düşmanın 9 Eylül 1922 tarihinde denize dökülmesi sağlanmış ve Anadolu işgal edilmekten, Türk Ulusu ise esaret altına alınmaktan kurtarılmıştır. Böylece vatanın bütünlüğü ve Türk devletinin kayıtsız ve şartsız istiklali bütün dünya tarafından tanınmıştır.

Kara Kuvvetleri Birlik Sembolü
* 4 adet büyük yıldız; Kara Kuvvetleri Komutanlığının seviyesini,
* Bordo zemin üzerine ay yıldız; Türk Milletinin emrinde olunduğunu,
* Kılıç ve meşe yaprağı çelenk; Kararlı ve güçlü Kara Kuvvetlerini,
* Atatürk Silüeti; En büyük Komutan olan Atatürk’ün Kocatepe’deki sembolünü,
* Defne yaprakları; “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini,
* 16 adet küçük yıldız; Tarihte kurulmuş 16 Türk Devletini,
* M.Ö. 209 rakamı; Kara Kuvvetlerinin kuruluş yılını temsil eder.

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK KARA KUVVETLERİ

Atatürk’ün önderliğindeki Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda kazanılan zafer sonunda, Türk Kara Kuvvetleri, Cumhuriyet Döneminin başında ikişer tümenli dokuz kolordu ve üç süvari tümeninden oluşan üç ordu müfettişliği hâlinde teşkilatlandırılmıştır.

1923-1939 Dönemi:

Kurtuluş Savaşından sonra; memleket içinde kalan silah, araç, gereç ve donatım toplatılmıştır. Gerekli olanların ıslahı yapılarak ordunun kuruluş ve kadrosuna katılmıştır. Sürekli gelişen silah ve malzeme teknolojisini izleme, inceleme ve muayene için, bir ‘Fen ve Sanat Dairesi’ kurulmuştur.

16 yıl içinde; ordunun tüm giyecek ve diğer levazım ihtiyaçları ile silahlı kuvvetlerin donatım malzemesi, millî fabrikalarda yapılacak hâle gelmiştir.

Kara Kuvvetlerinin silah ve malzemesini tamir ve ıslah için, Ankara’da askerî fabrikaların temeli atılmış ve faaliyete geçirilmiştir.

1934’te Lüleburgaz’da ilk tank birliği kurulmuştur.
1936 yılında Kara Harp Okulu ve Harp Akademisi yeniden öğrenime başlamıştır.
1939-1945 Dönemi:
1939 yılı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Kara Kuvvetlerinin gelişimi açısından önemli bir yıldır. İkinci Dünya Harbi tehlikesi Türkiye Cumhuriyeti’nin de kapılarını çaldığından, ihtiyaçların seferi kuruluşa göre karşılanması gerekiyordu. Bu maksatla çeşitli safhalarda aşağıdaki faaliyetler gerçekleştirildi.
• Kara Kuvvetlerinin seferi duruma geçmesi ve seferde teşkil edilecek tümenlerin kurulmasıyla, barıştaki 10 olan kolordu sayısı, 15’e çıkarılmıştır.
• Paraşüt birlikleri teşkil edilmiştir.
• Batı Anadolu’daki birlikler takviye edilmiştir.
• Doğu sınırlarımızdaki birliklerimiz takviye edilmiştir.
• Doğuda ve batıda iki cephede de yeterli derecede kuvvetli olabilmek için, bütün sınıflar silah altına alınarak, eksik bulunan muhabere ve istihkâm birliklerinin, zırhlı tugayların ve ölçme alaylarının kadroları takviye edilmiştir. Barışta bütçe yetersizliği nedeniyle teşkil edilememiş, ağır makineli tüfek bölükleri, koşulu ve çakılı topçu bataryalar ve nakliye kolları kurulmuştur.

1945-1952 Dönemi:

1949 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı kurulmuştur. Bu tarihe kadar, ordu komutanlıkları harekât ve eğitim yönünden Genelkurmay Başkanlığına, personel ve lojistik destek bakımından ise Millî Savunma Bakanlığına bağlı bulunuyorlardı. 1950 yılından itibaren ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı, bütün sınıf okulları ve eğitim merkezlerini bünyesine almıştır.

1950 yılında Kore Harbi’nin çıkması üzerine Kara Kuvvetlerinden bir Tugay büyüklüğünde bir kuvvet, Birleşmiş Milletler Ordusu’na katılmak üzere Kore’ye gönderilmiştir.

1952-1992 Dönemi:
Türkiye 1952 yılında NATO üyesi olmuştur.
Türkiye’nin NATO’ya üye olmasından sonra Kara Kuvvetlerinin bütün sınıfları NATO standartlarına göre modern silah ve teçhizat ile donatılmıştır.
Hava savunma topçu birlikleri kurulmuş ve Nike füzeleri ile tedarik edilmiştir.
1957 yılında Kara Havacılık Okulu kurulmuştur.
1966 yılında, Ankara’da 4’üncü Kolordu Komutanlığı kurulmuştur.
1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı icra edilmiş ve Kıbrıs’ta kolordu seviyesinde Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı kurulmuştur.
1975 yılında İzmir’de Ege Ordu Komutanlığı kurulmuştur.

Bu dönem içindeki diğer gelişmeler ise şunlardır:
• Eğitim Komutanlığının Teşkili (1985):
•25 Temmuz 1985 tarihinde Kara Kuvvetleri Eğitim Komutanlığı kurulmuştur. Kara Kuvvetleri Eğitim Komutanlığının adı 1994 yılında Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin •Komutanlığı olarak değiştirilmiştir
• Lojistik Komutanlığı Teşkili (1988):

Kara Kuvvetlerinin lojistik faaliyetlerini modern harbin gereklerine uygun olarak daha rasyonel ve etkili bir şekilde yürütmek amacıyla; Kara Kuvvetleri Karargâhı ile ordu ve bağımsız kolordular arasında icracı bir komutanlık olan Lojistik Komutanlığının kuruluşu 1988 yılı sonunda tamamlanmıştır.
• Hudut emniyeti:

10 Kasım 1988 tarih ve 3497 sayılı ‘Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği’ hakkındaki Kanun gereğince, kara hudutlarının korunması görevi Kara Kuvvetleri Komutanlığının sorumluluğuna verilmiştir.
• Tatbikatlar:
1986 yılından itibaren, komutanların ve birliklerin muharebe ortamında iki taraflı harekâtta bulunmalarını sağlamak, kıta sevk ve idare eğitim seviyesini yükseltmek maksadıyla, her yıl bir ordu bölgesinde Mehmetçik tatbikatlarının icrasına başlanmıştır.

1992-2010 Dönemi:

1990 yılında Varşova Paktı’nın çöküşü ve SSCB’nin dağılmasıyla dünyada güç dengeleri altüst olmuş ve belirsizlikler ortamına girilmiş, soğuk savaş dönemi sona ermiştir. Bu kapsamda; büyük birçok devlet ordularını küçültüp sayıca daha az, fakat daha etkin ordular oluşturmaya başlamışlardır.

Bu dönemde; Türkiye’ye yönelik tehditler, Avrupa Konvensiyonel Kuvvetler Antlaşması (AKKA)’nın getirdiği sınırlamalar, Kara Kuvvetlerinin zafiyet sahaları dikkate alınarak;

  • Geleceğin muharebe ortamına uyum sağlayabilecek,
    • Hareket kabiliyeti ve ateş gücü yüksek,
    • Düşmanı derinlikten itibaren tespit, teşhis ve tanıma imkânı olan,
    • Gece muharebe etme yeteneğine sahip,
    • Beka kabiliyeti yüksek,
    • Elastiki ve çok maksatlı kullanıma imkân veren,
    • Yeterli büyüklükte,
    • Sevk ve idaresi kolay,
    • Personel tasarrufuna imkân sağlayan ve etkili bir seferberlik sistemine dayanan,
    • Tabur, tugay, kolordu ve ordu kuruluşlarını esas alan bir kuvvet yapısı hedeflenmiştir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir