TÜRKİYE’NİN KÜRESEL GÜÇLERE BAĞIMLI KALMAMASI İÇİN ÇEŞİTLİ ALANLARDA ÜRETİME BAŞLAMASI GEREKİR

0

Erkin SABİT Doğu Türkistan Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı, Ankara Meclisi Anadolu Birliği Başkan Yardımcısı , Turan Devletleri Teşkilatı Genel Başkan Vekili, Kızılelma Teşkilatı Genel Sekreteri Uygur Federasyonu Başkan Turan Konfederasyonu Başkanı

Erkin SABİT Doğu Türkistan Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı, Ankara Meclisi Anadolu Birliği Başkan Yardımcısı , Turan Devletleri Teşkilatı Genel Başkan Vekili, Kızılelma Teşkilatı Genel Sekreteri Uygur Federasyonu Başkan Turan Konfederasyonu Başkanı

Dünyanın en büyük iki ekonomisine sahip Çin Halk Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri başkanları ve iki ülkeden değişik heyetler, zaman zaman bir araya gelerek iki ülke arasındaki ticari, güvenlik ve politik konuları müzakere ediyorlar.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz yıllarda ABD’de bir araya gelerek iki ülke arasındaki ilişkileri müzakere ettiler.

ABD–Çin ilişkilerinin son 77 yıldaki geldiği noktayı iyi bilmek, bu iki ülke arasında yapılan ilişki ve zirveleri anlamamızı kolaylaştıracaktır. İşte, yeni başlayanlar için ABD-Çin Halk Cumhuriyeti ilişkilerinin kısa bir kronolojisi:

1945 Çin Devrimi

Çin’in özellikle kırsal kesimlerinde büyük destek bulan Mao Zedung liderliğindeki Çin Komünist Partisi, Chiang Kai-shek’in yönettiği milliyetçi Çin hükümetini devirdi ve 1 Ekim 1949 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti ilan edildi.

Chiang Kai-shek, binlerce askeriyle Taiwan’a çekildi. İkinci Dünya Savaşı sırasında işgalci Japonlara karşı Çin’in milliyetçi güçlerini destekleyen ABD, Chiang’ın Taiwan’ın Taipei şehri merkezli hükümetini, Çin’in resmî temsilcisi olduğunu kabul ederek desteklemeye devam etti. Böylece ABD ile Çin arasında, Çin Devleti’ni BM’nin devlet olarak tanıdığı 1972 yılına kadar onlarca yıl sürecek ilişki kopukluğu da başlamış oluyordu.

1950 Çin- Kore Savaşı

Sovyet desteğindeki Kuzey Kore güçleri, 25 Haziran 1950 tarihinde Güney Kore’yi işgal etti. Birleşmiş Milletler ve ABD, Güney Kore’ye destek için seferberlik başlattı. Çin Halk Cumhuriyeti, komünist Kuzey Kore’yi destekledi. ABD, BM ve Güney Kore güçleri, Çin sınırına yaklaştığında Çin silahla karşılık verdi. Üç yıl süren Kore Savaşı’nda dört milyon kişi öldü. BM, Çin ve Kuzey Kore arasında 1953 yılında resmî ateşkes ilan edildi. Henüz bir resmî anlaşma imzalanmadığı ve sadece bir ateşkes söz konusu olduğu için 2017 itibarı ile Güney ve Kuzey Kore hâlâ resmen savaşta sayılıyor.

1954 Birinci Taiwan Körfezi Krizi

ABD Başkanı Dwight Eisenhower, Taiwan’a dönük Amerikan donanma blokajını 1953 yılında kaldırdı. Bu da Chiang’ın körfezdeki Quemoy ve Matsu adalarına 1954 Ağustos ayında binlerce asker çıkarmasına yol açtı. ÇHC Özgürlük Ordusu güçleri, bu adaları yoğun bombardımana tabi tuttu. 1955 baharında ABD, milliyetçi Çin ile karşılıklı güvenlik anlaşması imzaladı ve Çin’e nükleer bomba atma tehdidinde bulundu. Aynı yıl, Nisan ayında, Çin pazarlığa oturmayı kabul etti ve milliyetçi Çin’in Dachen adasından çekilmesini kendisi açısından yeterli bir zafer kabul etti. Körfezdeki kriz, 1956 ve 1996 yıllarında yeniden patladı.

1959 Tibet İsyanı

Çin Halk Cumhuriyeti’nin (1949 yılında kurulup 1972 yılına kadar BM’nin tanımadığı Çin Komünist Devleti) Tibet’i egemenliğine almasından 9 yıl sonra Tibet’in Lhasa şehrinde özgürlük isyanı başladı. ÇHC güçlerinin kanlı bastırdığı isyanda binlerce Tibetli kişi öldü. Dalai Lama zorlukla Hindistan’a kaçmayı başardı. ABD ve BM’nin Tibet’teki insan hakları ihlalleri ile ilgili baskı ve eleştirisi o tarihten beri sürüyor. CIA, 1950’lerde başlayan silahlı Tibet direnişine destek verdi.

1964 Çin’in İlk Atom Bombası Denemesi

Çin, 1964 yılı Ekim ayında gerçekleştirdiği atom bombası denemesiyle nükleer kulübe katıldı. Atom bombası denemesi, ABD ile Çin arasındaki gerginliğin Vietnam yüzünden yeniden zirveye çıktığı bir dönemde geldi. Çin’in en büyük nükleer merkezi ve deneme alanı Doğu Türkistan’ın Taklamakan Çölü’ndeki Lop-Nor Gölü civarında bulunmaktadır. Ayrıca Çin’in “Nükleer Füze Üssü” nün de bu bölgede olduğunu Quick dergisi 1988 yılında açıklamıştır. 16 Ekim 1964’ten 1997’ye kadar hiçbir koruyucu tedbir alınmadan 11’i yeraltında olmak üzere 46 nükleer deneme yapılmıştır. Bu denemelerin sonuncusu 1997 yılının Haziran ayında gerçekleştirilmiştir.

1969 Çin–Sovyet Çatışması

Çin ve Sovyetler Birliği arasında, güvenlik, ideoloji ve kalkınma modelleri konularındaki farklılıkları nedeniyle yaşanan tansiyon, Sovyetlerin 1960 yılında Çin’deki temsilcilerini geri çağırmasına neden olmuştu. İki komünist güç arasındaki tansiyon 1969 yılı Mart ayında sınırda silahlı çatışmaya dönüştü. Bu bölgesel çatışma, Çin Halk Cumhuriyeti için öncelikli tehdit olmada Moskova’yı Washington DC’nin önüne geçirdi. Çin ve ABD arasında yeniden ilişki kurulmasına gidecek sürecek başladı.

1971 Ping–Pong Diplomasisi

Çin Halk Cumhuriyeti Millî Ping Pong Takımı’nın, ABD Millî Ping Pong Takımı’nı 6 Nisan 1971 tarihinde Pekin’e davet etmesi, Washington DC ile Komünist Çin arasındaki ilk resmî temas oldu. Bu gelişme küresel diplomasiye de “Ping Pong Diplomasisi” terimini kazandırdı. ABD’li sporcular ve onlara eşlik eden Amerikalı gazeteciler, 1949 yılından beri Çin’e girmesine izin verilen ilk Amerikalılar oldu. 1971 yılı Temmuz ayında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Çin’e gizli bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretten kısa bir süre sonra Amerikan devletinin BM baskısı ve katkıları neticesinde , 1972 yılında, Birleşmiş Milletler, Çin Komünist Halk Cumhuriyeti’ni resmen tanıdı. Ve 1945 yılından beri Chiang’ın başındaki Milliyetçi Çin’in oturduğu BM Güvenlik Konseyi koltuğu onlardan alınarak 1972 yılında Çin Komünist Halk Cumhuriyetine verdirildi.

1972 Nixon’un Çin Ziyareti

ABD Başkanı Richard Nixon, 1972 yılı Şubat ayında Çin’i ziyaret etti ve Çin’de 8 gün geçirdi. Mao Zedung ile zirve toplantısı yaptı, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini amaçlayan Shanghai Anlaşması’nı imzaladı. Ancak yakınlaşma süreci ağır işledi.

1979 ABD’nin Çin’i Resmen Tanıması

ABD Başkanı Jimmy Carter, 1 Ocak 1979 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti’ni resmen tanıdı ve ABD’nin Çin’in temsilcisi olarak sadece Pekin yönetimini gören “Tek Çin Politikası” resmen başladı. ABD, Taiwan ile görünür resmî ilişkisini kopardı. Deng Xiaoping bundan kısa süre sonra ABD’ye resmî bir ziyaret gerçekleştirdi. Ancak aynı yılın Nisan ayında ABD Kongresi, Taiwan ile ilgili kabul ettiği karar tasarısı ile ABD–Taiwan ilişkisinin kültürel ve ticari yönden devam etmesini, Taiwan’a savunma silahı desteğine devam edilmesini, ama bununla beraber 1 Ocak’ta başlayan “Tek Çin Politikası”nın da sürdürülmesine karar verdi.

1984 Reagan’ın Çin Ziyareti

Başkan adaylığı kampanyası boyunca Taiwan ile ilişkileri yeniden güçlendirme vaadinde bulunan Ronald Reagan, başkan olduktan sonra ABD–Pekin ilişkilerini daha da güçlendirecek bir politika izlemeyi tercih etti. Bunda en önemli etkenlerden biri de Sovyetlerin Afganistan işgalinde olduğu gibi yayılma stratejisiydi. Reagan, 1984 yılı Nisan ayında Çin’i ziyaret etti. Aynı yılın Haziran ayında ABD, Çin’in Amerikan silahları satın almasına izin verdi.

1989 Tiananmen Meydanı Olayları

1989 yılı bahar aylarında Çinli öğrenciler, hükümete karşı demokrasi talebiyle protestolara başladı ve Tiananmen Meydanı’na toplanan binlerce öğrenci bu protestoların merkezini oluşturdu. 3 Haziran günü Çin ordu güçleri, meydanı zorla temizledi ve arkasında yüzlerce ölü bıraktı. ABD buna tepki olarak Çin’e silah satışını durdurdu ve iki ülke arasındaki ilişkileri askıya aldı.

1990 Barın Katliamı

5 Nisan 1990 tarihinde, kadim Türk yurdu Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin Kaşgar vilayetine bağlı Barın kenti, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir katliama sahne oldu. Çin devleti Barın kentini havadan ve karadan abluka altına alan Çin Devleti kolluk kuvvetleri, silahlı terör eylemleri yaparak binlerce masum insanı katletti.

Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin ihyası ve Uygur Millî Müstakillik İnkılâbı’nın alt yapısının hazırladığı hazırlık aşamasında, demokratik yollardan çalışmalar yapan Doğu Türkistan İslam Partisi’nin (DTİP) kurucu lideri Zeynidin Yusuf başçılığında devam eden DTİP parti çalışmalarının, Çin Devleti’ne satılmış münafıklarca deşifre edilmesi sonucunda, 5 Nisan 1990 tarihinde, Çin güvenlik güçleri tarafından ani baskın yapılarak Barın katliamı başladı. Katliamda DTİP taraftarları ve yöneticileri dâhil herkes soykırıma maruz kaldı.

Barın Katliamı, bugüne kadar, bir ibadet camisi onarımı vakası olarak biliniyor. Bu eksik ve yanlış bilgilendirmedir. Bu katliamım altında yatan asıl gerçek, 1991 Orta-Asya Türk devletlerinin bağımsızlığı öncesi, işgal edilmiş Uygur topraklarında hür ve bağımsız bir Doğu Türkistan Cumhuriyeti Devleti ihyası için yapılan çalışmalar, katliamın asıl gerekçesidir. 1991 yılında Orta-Asya’da Rusya’dan ayrılarak yeni Türk Cumhuriyetleri kurulurken Çin Devleti, Barın Katliamı ile Uygur Türklerinin bağımsız devlet olmalarını engellemiştir.

1993 Muhaliflerin Sınır Dışı Edilmesi

Çin, 1993 yılı Eylül ayında, 1979’dan beri hapiste olan muhalif lider Wei Jingsheng’i serbest bıraktı. ABD Başkanı Clinton da 1993’ü Çin ile yapıcı ilişkiler yılı ilan etti. Ancak Çin, 2000 Olimpiyat adaylığını kaybettikten kısa süre sonra Wei Jingsheng’i yeniden tutukladı. Clinton’ın kişisel çabalarıyla Çin dört yıl 1997’de Wei Jingsheng’i ve Tiananmen Meydanı protestocularının liderlerinden Wang Dan’ı hapisten çıkarıp ABD’ye sınır dışı etti.

1996 Taiwan’da İlk Serbest Seçimler
Çin’in bağımsızlık yanlısı adaya oy vermelerine engel olmak için gerçekleştirdiği yoğun füze denemeleri altında Taiwan’da 1996 Mart ayında gerçekleşen ilk serbest seçimi milliyetçi partinin adayı Lee Teng-hui kazandı. Bundan bir yıl önce, Bill Clinton’ın ABD’nin 15 yıllık politikasını bir kenara bırakarak Lee’ye ABD vizesi vermesine tepki olarak Çin, ABD elçisini gerçi çağırmıştı. 1996 yılında iki ülke elçilerini yeniden görevlerinin başına gönderdi ve ilişki düzeyi yeniden yükseldi.

1999 Çin’in Belgrad Elçiliğinin Bombalanması

NATO’nun Kosova’da Sırp güçlerine karşı gerçekleştirdiği askerî harekât sırasında, 199 Mayıs ayında, Çin’in Belgrad Büyükelçiliği de bombalandı. ABD ve NATO bombalamanın istihbarat hatasından kaynaklandığını belirterek özür dileseler de Pekin’de binlerce Çinli protesto düzenledi ve ABD’ye ait resmî binalara saldırdı.

2000 Çin ve ABD Ticaretinin Normalleşmesi

Bill Clinton, 2000 yılı Ekim ayında ABD ile Çin arasındaki ticareti normalleştiren anlaşmayı imzaladı ve Çin’in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olmasının yolu açıldı. 1984 yılında 5 milyar dolar olan ABD–Çin ticaret hacmi, 2004 yılında 231 milyar dolara fırladı. Çin, 2006 yılında Meksika’yı geçerek Kanada’nın ardından ABD’nin en büyük ikinci ticari partneri konumuna yükseldi.

2005 Çin’in Küresel Güç Olarak Tescili

2005 yılı Eylül ayında ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert B. Zoellick, Çin ile stratejik diyalog başlattıklarını açıkladı. Böylece ABD, Çin’i küresel bir güç olarak resmen gördüğünü gösterdi. ABD resmî açıklamalarında bu statüye, “sorumlu paydaşlık” denildi. ABD, “sorumlu paydaş” Çin’den etkisini kullanarak, Sudan, İran ve Kuzey Kore’yi uluslararası sisteme yeniden dâhil olmaya yönlendirmesini istedi. Kuzey Kore, nükleer çabalarının engellenmesi nedeniyle aynı yıl altılı masadan çekildi. Kuzey Kore’nin 2006 Ekim ayında ilk nükleer denemesini gerçekleştirmesinin ardından Çin, Kuzey Kore’yi yeniden masaya oturtma konusunda arabulucu görevi üstlendi.

2007 Çin’in Askerîi Harcamalarını Artırması

Çin, 2007 Mart ayında o yılki askerî harcamalarını bir önceki yıla göre yüzde 18 artırarak 45 milyar dolara çıkaracağını açıkladı. 2007 yılında Asya turuna çıkan dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Çin’in bu askerî güçlenme hızının ülkenin, iddia ettiği ‘barışçıl büyüme hedefi’ ile uyuşmadığını söyledi. Çin ise savunma harcamasındaki artışın askerlerinin daha iyi eğitim ve daha yüksek maaş almasını amaçladığı şeklinde savundu kendisini.

2008 Çin’in ABD’nin En Büyük Alacaklısı Olması

Çin, 2008 yılı Eylül ayında Japonya’yı geçerek, elinde en fazla ABD hazine bonosu ve tahvili bulunduran ülke konumuna yerleşti. Eylül ayı itibarı ile Çin’in ABD hazinesinden alacağı 600 milyar doları geçti. ABD ve Çin ekonomilerin birbirine bu bağımlılık hali, küresel ekonomiyi tehdit eden bir kriz potansiyeli olarak görüldü.

2010 Çin Dünyanın İkinci Büyük Ekonomisi Oldu

2010 yılının ikinci çeyreğinde, 1.33 trilyon dolarlık değere ulaşan Çin ekonomisi, 1.28 trilyon dolarlık değere sahip Japon ekonomisini geçerek dünyanın ikinci büyük ekonomisi unvanını kazandı. Çin’in 2020’li yılların ortasında ABD’yi de geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olacağı tahmin ediliyor.

2011 ABD’nin ‘Asya’ Açılım Politikası

2011 Kasım ayında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Foreign Policy dergisinde yayınlanan makalesiyle ABD’nin dış politikadaki önceliğinin Asya–Pasifik bölgesi haline geldiğini ilan etti. Bu, Çin’in hızlı büyümesine karşı bir hamle olarak görüldü. Aynı ay Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Zirvesi’ne katılan Barack Obama, ABD’nin ve 8 Asya Pasifik ülkesinin ticari ortaklık getiren Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) Anlaşması’nı imzaladığını açıkladı.

2012 İlkbahar – Ticaret Tansiyonu Büyüyor

ABD’nin Çin ile ticaretindeki açığı 2010 yılında 273 milyar dolar olduktan sonra 2010 yılında tüm zamanların rekorunu kırarak 295 milyar doları geçti. 2012 Mart ayında ABD, AB ve Japonya, Dünya Ticaret Örgütüne başvurarak Çin’in nadir bulunan bazı metal ihracatı hakkında şikâyet ettiler.

2012 Sonbahar – Çin’de Yeni Yönetim

Çin Komünist Partisi’nin 2010 Kasım ayındaki 18. Kurultayında Komünist yönetim, tarihinin en geniş kapsamlı kadro değişimine gitti. Politbüro’nun, parti yönetiminin, askerî yönetimin yüzde 70’i değişti. Xi Jinping, Hu Jintao’nun yerine ülkenin yeni devlet başkanı oldu. Xi, Çin ve parti yönetimini ‘gençleştirme’ politikasını sonraki yıllarda da sürdürdü.

2013 Sunnylands Zirvesi

Barack Obama ve Xi Xinping’in California’daki Sunnylands Estate’ta sıcak zirvesi, iki ülke arasındaki tansiyonu oldukça düşürdü. Çin ve ABD arasında büyük güçler ilişkisinin yeni bir modelinin başladığı açıklandı. İki lider, 2014 yılı Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Zirvesi’nde, ortak bir açıklama ile küresel ısınma konusuna karşı mücadele ve karbon salınımını azaltma için çalışma sözü verdiler. Kürenin iki büyük gücünün bu ortak niyeti, 2015 Paris İklim Zirvesi’ne dönük umutları artırdı.

2017 Trump’ın Taiwan Devlet Başkanı ile Görüşmesi

ABD’nin yeni başkanı Trump, başkan seçildikten sonra Taiwan devlet başkanı ile telefonda konuştu. Trump, 1979 yılından beri doğrudan temas gerçekleştiren ilk Amerikan başkanı oldu. Bu durum Çin’in büyük tepkisine yol açtı. Ancak Trump, daha sonra Xi Xinping’i telefonla arayarak ABD’nin “Tek Çin Politikası”na sadık kalacağı sözü verdi. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Mart ayında Pekin’i ziyaret etti ve burada Çin–ABD ilişkisini, “Çatışmama olmaması üzerine kurulmuş, karşılıklı saygıya dayanan ve sürekli kazan-kazan arayışında bir ilişki” olarak tanımladı.

3 Aralık 2018, ABD Başkanı Donald Trump, Çin’in ABD üretimi otomobillere uyguladığı yüzde 40’lık gümrük vergisini “azaltmayı ve kaldırmayı” kabul ettiğini söyledi.
Trump, Twitter üzerinden attığı mesajda, “Çin, ABD’den Çin’e giden otomobiller üzerindeki gümrük vergilerini azaltmayı ve kaldırmayı kabul etti. Şu anda bu gümrük vergisi yüzde 40” dedi. Ancak konuyla ilgili daha fazla ayrıntı verilmedi.

Trump ve Çin Cumhurbaşkanı Şi Jinping, hafta sonunda Arjantin’de düzenlenen G20 Zirvesi kapsamında bir araya gelmiş ve ticaret savaşlarına 90 gün boyunca ara verme konusunda uzlaşma sağlamıştı.

Bu uzlaşmanın ardından, bugün, Asya piyasaları güne yükselişle başlarken, kıymetli metallere de alım geldi.

90 Gün Müzakere Süresi

Trump ve Şi’nin beraber yediği akşam yemeğinde, iki ülkenin son bir anlaşma üzerinde uzlaşana kadar ticaret savaşlarında ateşkes ilan ettikleri belirtildi.

Böylece ABD’nin 1 Ocak’tan itibaren 200 milyar dolarlık Çin malı için devreye sokmayı planladığı gümrük vergilerinin yüzde 10’dan yüzde 25’e artırılması uygulaması hayata geçirilmeyecek.

Çin’in ise ABD’den tarımsal, endüstriyel ve enerji ürünlerinin alımında artışa gideceği aktarıldı.

Çin, yaptığı açıklamada iki ülkenin piyasalarını açmaya karar verdiğini vurguladı.
İki ülke arasında ticaret konusunda son bir anlaşmanın yapılması için müzakerelerin 90 gün boyunca süreceği ifade edildi.

Başarılı Bir Toplantı

Bu yılın başında ticaret savaşlarının başlamasının ardından ilk defa iki lider bir araya geldi.
Trump’ın Çin’in ikili ticaret ilişkilerinde ABD’yi dezavantajlı bir duruma soktuğunu söylemesiyle uygulamaya koyduğu gümrük vergileri, ticaret savaşlarının fitilini yakmıştı.
Beyaz Saray, iki liderin görüşmesini yaptığı açıklama ‘çok başarılı bir toplantı’ olarak tanımladı.

Ancak açıklamada iki ülkenin 90 gün içinde anlaşmaya varamaması durumunda gümrük vergilerinde artışa gideceği vurgulandı.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ise, görüşmenin ardından Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te düzenlediği basın toplantısında prensipte varılan anlaşmanın iki ülke arasındaki ekonomik çatışmayı azaltacağını ve iki ülkenin de avantajına bir durumun oluşacağını söyledi.
31 Ekim 2019, ABD ve Çin arasında ticaret savaşını bitirecek anlaşmanın imza yeri değişti.

“Birinci Aşama Hayata Geçecek”

Trump, daha önce yaptığı açıklamalarda ‘birinci aşama’ olarak duyurduğu ticaret anlaşmasının fikri mülkiyet ve finansal hizmetler gibi konuları kapsayacağını ve Çin’in 40-50 milyar dolar değerinde Amerikan tarım ürünlerini satın alma vaadinde bulunacağını kaydetti.
Washington, Ekim ayı başında, Çin’den ithal edilen toplam 250 milyar dolarlık ürüne getirilecek gümrük vergisi artışının askıya alındığını duyurdu. Buna göre gümrük vergilerini yüzde 25’ten 30’a çıkarmayı öngören ve 15 Ekim’de yürürlüğe girmesi beklenen tarife artışı ertelendi.

ABD’nin Çin ile olan ticaret açığı, 2016’da 347 milyar dolardan 2017’de 375 milyar dolara, geçen yıl da 420 milyar dolara çıktı.

15 Ocak 2020 Anlaşmanın Detayları

ABD ve Çin, birinci faslı imzaladı! ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşını sona erdirmesi beklenen ticaret anlaşmasının birinci faslı, Çin Devlet Başkan Yardımcısı Liu He ve ABD Başkanı Trump tarafından imzalandı. İki dünya devi arasında yapılan anlaşmanın 30 gün içerisinde yürürlüğe gireceği bildirildi.

Anlaşmaların birinci faslında yer alan maddelere göre iki ülke şu konularda mutabık kalacak:
Çin, ABD’den aldığı ürün ve servisleri gelecek iki yıl içinde 200 milyar dolara yükseltecek. Çin, ilk yıl 18,5 milyar dolar, ikinci yıl 33,9 milyar dolarlık ABD enerji ürünü satın alacak. Çin, ABD’li üreticilerden ilk yıl 32,8 milyar dolar, ikinci yıl ise 44,8 milyar dolarlık ürün alacak. Çin, ABD’den 2020 yılında 19,5 milyar dolardan az olmamak kaydıyla tarım ürünü satın alacak.

16 Kasım 2021

ABD Başkanı Joe Biden ve Çin lideri Xi Jinping, video konferans yöntemiyle üç saatten uzun süren bir zirve gerçekleştirdi. İki lider, görüşmede tartışmalı konuları masaya yatırdı. ABD Başkanı Biden, insan hakları konularına dikkat çekerken Jinping, Tayvan hassasiyetini dile getirdi. Yetkililer, Tayvan konusunda görüşmeden bir uzlaşı çıkmadığını, ancak tarafların konumlarını net olarak ortaya koyduklarını belirtiyor.

ABD Başkanı Biden, görüşmede ayrıca Çin’in kendi iç meselesi olarak değerlendirdiği Tibet, Hong Kong ve Sincan Özerk Bölgesi’ndeki durumlara ilişkin de ABD’nin kaygı ve eleştirilerini Çin lideri Xi’ye aktardı.

18 Mart 2022 Biden ve Şi Cinping’den Rusya-Ukrayna Savaşı Görüşmesi

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın 23. gününde barışın sağlanması için görüşmeler devam ediyor. ABD Başkanı Biden, Çinli mevkiidaşı Şi Cinping ile video konferans görüşmesi yaptu. İki saat süren görüşmede Rusya-Ukrayna krizi ele alındı.

Biden-Şi görüşmesinin, ABD’nin Çin’e sık sık “Rusya’ya Ukrayna konusunda destek ya da silah vermenin bedeli ağır olur” uyarısını yaptığı bir dönemde gelmesi dikkatleri çekti.

Çin Yaptırımların Hedefi Olmak İstemiyor

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, ülkesinin Rusya-Ukrayna Savaşı’na ilişkin ABD yaptırımlarından etkilenmek istemediğini bildirdi. ABD, Rusya’yı desteklemenin “sonuçları olabileceğini” belirterek Çin’i uyardı.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasının ardından ilk üst düzey ABD-Çin görüşmesi Roma’da gerçekleşirken iki taraf da görüşmeleri ‘yapıcı’ sözleriyle nitelediler. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, savaşın da dâhil olduğu birçok konuyu altı saat boyunca Çinli mevkiidaşı Yang Jiechi ile görüştü. Görüşme sonucu somut bir adım açıklanmazken Çin tarafı, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda barış görüşmelerini teşvik etmeye devam edeceklerini bildirdi. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ise ülkesinin Rusya-Ukrayna Savaşı’na ilişkin ABD yaptırımlarından etkilenmek istemediğini bildirdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı “Sonuçlar” Konusunda Uyardı

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, düzenlediği günlük basın toplantısında, benzeri iddialara değindi. Sullivan’ın Yang ile Roma’daki görüşmesinde, Ukrayna meselesini geniş bir şekilde ele aldığını belirten Price, bu konuşmanın detaylarına giremeyeceğini aktardı. Price, ABD’nin ve Batının Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya’ya yaptırımlarının ortada olduğuna işaret ederek, “Çin, Rusya’ya askerî anlamda ya da yaptırımları delecek şekilde yardım ederse bunun sonuçları olur.” diye konuştu. Çin’in Rusya’ya askerî ve ekonomik yardıma istekli olduğu yönünde ABD’nin NATO müttefiklerine diplomatik yazışma ile bilgi verdiği yönündeki haberler konusunda ise Price, “Bu konunun detaylarına girmeyeceğim, Rusya’nın saldırgan tavrına ilişkin endişelerimizi elbette müttefiklerimizle konuşuyoruz fakat bunun detaylarına burada giremem.” dedi.

Çin’den ABD’ye Tayvan Uyarısı!

Son dakika haberine göre Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, cuma günü ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesinde Biden’a, Tayvan konusunun çok hassas olduğunu ve doğru ele alınmaması durumunda bunun Çin-ABD arasındaki ilişkilere zarar vereceğini ilettiğini duyurdu.

12 Mart 2022 ABD, Türkiye’yi Adres Gösterdi

Dev şirketler yolda; beş bin ABD şirketi Rusya’dan çıkmaya hazırlanıyor. Rusya’ya uygulanan yaptırımların ardından şirketlerin yönünü Türkiye’ye çevirmesi bekleniyor. Rusya’ya art arda gelen yaptırımların ardından dev şirketler, ülkedeki yatırımları için yeni adres ararken ABD’den Amerikan şirketlerine ‘Türkiye’ye gidin’ çok güvenli ve stratejik geleceği parlak olan bölgedir mesajı geldi.

“Türkiye Vazgeçilmez Bir Müttefiktir!”

Bölgede yaşanan olaylar, Türkiye’nin ürünleri tedarik etme açısından bir avantaj ortaya çıkaracaktır. ABD’nin Ankara Büyükelçisi verdiği röportajda Türkiye’nin vazgeçilemez bir müttefik olduğunu söylerken, bunun yalnızca güvenlikle alakalı olmadığını söylemişti. Türkiye’nin ekonomik anlamda önemli bir partner olduğunu vurgulamıştı. Türkiye’nin olası boykot söz konusu olduğunda ticari anlamda ABD firmalarının ek stratejileri açısından değerlendirilecek ülkelerin başında geldiğini biz, ABD’nin Türkiye büyükelçisinin sözlerinden çıkartmış oluyoruz. 2022’de 2 milyar dolarlık bir yatırımdı. ABD firmaları yüzde 84 daha fazla yatırım yapmaktan bahsediyordu. İşgal girişimiyle ilgili bunu durdurma kararı alındı.

Özet Olarak

Yaşanan olaylardan ve dünyanın geldiği durumdan özetle şunu görebiliriz ki; Amerika, bugüne kader büyüyerek güçlendi ise tek bir nedeni var, siyaset ile ticaret hiçbir zaman ayrı yaşayamaz diyerek bir politika takip etti.

1945’ten 2022 yılına kadar ABD, kendi ülkesinin menfaatlerini her şeyin üstünde görerek, kendine has bir yol çizdi. “Siyasetin dostu ve düşmanı olmaz, ilişkiler devam eder” mantığı ile strateji oluşturarak güçlendi, günümüze geldi. Bu anlayışa en güzel örneği yukarıda anlatmaya çalıştığımız ABD-Çin ilişkilerinde görüyoruz. Dünyada hiçbir devletin ve BM dâhil kimsenin tanımadığı ve Çin Komünist Partisi’nin Çin Hükümeti’ni devlet olarak dünyaya kabul ettirmekte zorlandığı bir zamanda ABD, kendi menfaatleri söz konusu olduğunda Çin Devleti’ni değişik yöntemler kullanarak önce kendisi tanıdı ve birkaç devletin de tanımasına vesile oldu. Daha sonra da zorla BM’nin Çin Komünist Devleti’ni tanıyarak listesine almasını sağladı.

Biz, Türkiye olarak önce devlet menfaati ön plana koymalıyız ve kısa ve uzun vadede kesinlikle üretime ağırlık vermek zorundayız. Türkiye, gıda ve hayvancılık üretimde çok elverişli bir altyapıya sahip bir ülkedir. Mevcut olan bu özelliğimizi çalıştırmamız gerekiyor.
Türkiye’de gıda ve hayvancılık üretimi konusunda çok güzel bir ortam var. Üretim gücü olarak büyük şehirlerdeki vasıfsız işgücünü, terk edilmiş bölgelere ve Millî Emlak ya da Vakıflar Genel Müdürlüğü arazilerine ve Orman Genel Müdürlüğüne ait olan bölgelere yerleştirip tarım, gıda ve hayvancılık –özellikle et üretimi- konusunda projeler yapmalı ve kısa sürede hayata geçirmeliyiz. Bu konuların detayları proje yazımda mevcuttur.
Türkiye’nin teknoloji ve sanayi üretimine uygun ortamı olan bu bölgeler, merkezî bir pozisyonu olduğu için kısa zaman içerisinde uygun projeler ile yatırımcıları bölgeye çekerek hızlı bir şekilde üretime başlamak gerekiyor.

Türkiye, turizm konusunda iyi bir organizatör yönetime geçtiğinde dünyada eşdeğeri olmayan bir ülkedir; bu çok önemli konudur.

Türkiye’nin Orta-Asya ve Ortadoğu siyasi ve ticareti konusunda, diplomatik barıştırma ve denge garantörlük rolü çok önemli bir konumdadır. Bu özelliği daha iyi geliştirmek şarttır.
Türkiye, artık diplomatik ve stratejik ezberciliği bırakmalı, çağdaş dünya gelişiminden örnekler almalı, ülke yönteminde yeni yol haritası çizmeli ve ilerlemelidir.
Ben ve arkadaşlarımız bu konularda detaylı proje çalışmasında vatan için dürüstçe gönüllü çalışırız.

Hedefimiz daha aydınlık ve daha müreffeh bir Türkiye içindir!..

Ne mutlu, vatan için çalışan Türk’üm diyenlere!..

Allah, milletimizin yâr ve yardımcısı olsun!..

Erkin SABİT
Doğu Türkistan Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı,
Ankara Meclisi Anadolu Birliği Başkan Yardımcısı ,
Turan Devletleri Teşkilatı Genel Başkan Vekili,
Kızılelma Teşkilatı Genel Sekreteri
Uygur Federasyonu Başkan
Turan Konfederasyonu Başkanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir