Candemir Çekiç: “Romanların yoksulluğunda suçlu, sistemin kendisidir.”

0

Candemir Çekiç: “Romanların yoksulluğunda suçlu, sistemin kendisidir.”

Candemir Çekiç: “Romanların yoksulluğunda suçlu, sistemin kendisidir.”

Candemir Çekiç: “Romanların yoksulluğunda suçlu, sistemin kendisidir.”
  • Sizi tanıyabilirmiyiz ?

Candemir Çekiç:  Edirneliyim. 25 yıldır Kapıkulede Gümrük sahasında Taşıyıcılar Kooperatifi Yönetim Kurulunda görev yapıyorum. Aynı zamanda AK Parti Edirne İl Yönetim Kurulu üyesiyim.

  • Neden Ak Parti?

Candemir Çekiç: Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Roman halkına verdiği değerden kaynaklanıyor. Roman açılımını içeren eylem planı üzerinde 2016 yılında çalışmalara başlamıştı. Romanların eğitim, istihdam, barınma, sağlık, sosyal hizmet ve sosyal yardımlar başlıkları altındaki sorunları ve çözüm önerileri sıralanarak, yaşadıkları çeşitli sorunlara dikkat eğilmişti. Kasımpaşa Kulaksız’da bizlerin içinde doğup büyüdüğü için sorunlarımızı çok iyi biliyor.

  • Roman vatandaşlarımızın sorunları ve bu sorunların çözümleri nelerdir?

Candemir Çekiç: Roman halkının Ak Parti Edirne İl Yönetiminde temsilcisiyim diyebilirim, roman halkının tek sorunu aş. Roman vatandaşlarımızın gelişimi için iş, istihdam konusunda iyileştirme yapılınca öncelikli sorunlarının çözüme kavuşacağına inanıyorum. Belediyemizde  %40 civarında roman vatandaşımızın çalıştığını görüyorum. Ancak kayda değer işlerde değil de temizlik ve kanalizasyon hizmetlerinde çalıştırılıyorlar ve genellikle taşeron firma üzerinde istihdam ediliyorlar.

Eğer önümüzde ki seçimlerde Edirne Belediye Başkanlığını ve mecliste çoğunluğu Ak Parti kazanırsa bu oranın %80 e çıkacağını düşünüyorum.

Edirne’de yaşayan Roman toplumu, Türkiye’de ki çoğu kentlerin aksine kent merkezinde kendilerine yer bulmuştur. Toplumda dezavantajlı grup statüsünde bulunan Romanlar yaşadıkları mahalleler kapsamında çok boyutlu dışlanmaya da maruz kalmıştır. Kentin merkezinde konumlanan Roman mahalleleri, suçun merkezi olarak tehlikeli görülmeleri ve kötü fiziki çevre koşulları nedeniyle suç yuvası haline gelmiştir. Bu bağlamda kentleşmenin ve kentlileşme sürecinde ortaya çıkan toplumsal, ekonomik ve demografik yapıdaki değişimin, kent merkezlerinde suç olgusuna doğrudan veya dolaylı etkisi bulunmaktadır. Edirne’de yaşayan Romanlar bu süreçte kısır döngüye girmiştir. Mekânsal bakımdan kentten kendilerini soyutlayan Roman bireyler iş başvurusu sırasında sadece Roman oldukları için değil, adreslerini beyan ettikleri içinde olumsuz yanıt almaktadır.

Ekonomik yetersizliğe düşen Romanların suça yönelimleri böylece daha fazla artıyor. Böylece kentte Roman mahalleleri toplumun diğer kesimlerince yoksulluk temelli suçun yuvası olarak görülüyor. Suç işleyen Roman birey aynı suçu tekrar etmektedir. Hem Roman olup Roman mahallesinde yaşamak hem de suç işlemiş kişinin iş bulması artık çok daha zorlaşmıştır.

Edirne’de Romanların yaşadıkları, dışlanmadan kaynaklanan suça meyillenme eylemleri vardır. Göçebe kültürleri ve farklı yaşam tarzlarıyla Romanlar, sosyal dışlanmanın muhatabı olmuş bir kitledir. Roman toplumu geçmişten günümüze belli dönemlerde sınıf altı toplum olarak karşımıza çıkmaktadır. Sınıf altı, düşük eğitim düzeyine sahip olmaları nedeniyle toplumsal grupların en altında yer alanların ekonomik yapıda ortaya çıkan değişimin dışında kalmaları sonucu oluşur ve artan yoksulluk kuşaktan kuşağa aktarılır.

Romanların yoksulluğunda suçlu, sistemin kendisidir. Sorunun nedeni, birçok alanda istihdam için gerekli vasıf ya da eğitim seviyesinin artmasından kaynaklanır ve aynı zamanda yoksul olan düşük eğitimli ve vasıfsızlar için yapısal ve süreğen işsizlik ortaya çıkar. Sosyal içerme çerçevesinde Roman vatandaşlara özgü birtakım sosyal politikaların izlenmesi gerekmektedir.

İlk olarak Romanlar güvencesiz, geliri belirsiz ve sürekliliği olmayan işlerde çalışmaktadırlar. İş hususunda beklentileri olan Roman toplumu yaşadıkları kentin “çalışan yoksulları” olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bu bağlamda çözülmesi gereken ilk sorun Romanların çalışabilecekleri, çalışamayacakları diye ayrılan ve bu ayrıma neden olan mekânsal damgalamanın yaratmış olduğu algıyı ve birçok etkeni ortadan kaldırmak gerekir. Bu görünmez duvar yıkılmalı ve Romanların eşit koşullarda çalışacağı sosyal bir ortam yaratılmalıdır. Roman toplumunun alışkanlık haline getirdiği valilik ve belediye yardımları yerine onlara devamlılığı olan güvenceli iş sağlanmalıdır. İkinci olarak ise istihdamın Romanlara sağlanamamasının nedenlerinden olan eğitim düşüklüğüdür. Eğitimin düzenli bir gelir gerektirdiği bir durum olmasından dolayı çocukların eğitimi aksatmasının nedeni aslında finansal kaynaklıdır. Bu noktada yapılması gereken eğitimin ücretsiz olmasının yanında Romanlara yapılacak yardımların eğitim odaklı olması gerekliliğidir. Eğitim hususunda bir başka politika da Roman mahallelerinde okullaşma oranının arttırılmasıdır. Eğitim için gerekli materyaller diğer okullardan geri olmamalı, öğretmen kadrosu yeteri kadar sağlanmalı ve uygulamalı dersler yapılmalıdır. Öğrencilere rehberlik dersleri verilmeli, eğitimi destekleyici faaliyetlerde bulunulmalı, sosyal hayata yönelik projelere dahil edilmelidir. Roman çocukların rol modelleri önceki kuşakta aranmamalı ve birbirlerini örnek alacak bir öğrenci kuşağı yaratılmalıdır.

Spor alanları arttırılmalı ve oyun ve başka aktivitelerle öğretici faaliyetler sunulmalıdır. Kısaca okulun duvarlardan oluşmadığını ve sadece bir eğitim kurumu olmaktan çıkıp, çocukların sosyal yaşantısını ve ihtiyaçlarını karşılayabileceği refah alanı olarak görülmesi sağlanmalıdır. Üçüncü olarak ise düzenli bir asgari gelir sağlanmalıdır. Romanların geliri belirsiz işlerde çalışmaları, geçim stratejilerinde onları sosyal yardımlara yönlendirmektedir. Fakat düzensiz şekilde verilen sosyal yardımlar onlara ve ailelerine düzenli bir hayat sunmamaktadır. Romanların yardımlardan kurtulmaları bağımlı sıfatından bağımsız bir hal almaları aileyi geçindirecek bir maaşın sağlanmasından geçmektedir. Sosyal yardımlar Romanları tembel bir hale getirmektedir. Hususi olarak çalışmayan kesim devletten sürekli sosyal yardım bekler hale gelmiştir. Edirne’de düşük ekonomik düzeye sahip olan Romanların, yoksulluk sebebiyle sosyal dışlanmaya maruz kaldığı görülmektedir. Romanların kente entegre olabilmelerini engelleyen birtakım problemler bulunmaktadır. Zamandan ve mekândan bağımsız olacak şekilde rahat yaşam tarzları, meslek seçimlerine de yansımış, onları düzenli ve sürekli işlerden uzak tutmuş, esnek işlere yönlendirmiştir. Edirne’de diğer kesimlerin istemediği seyyar satıcılık, boyacılık, temizlik işçiliği, çalgıcılık ve başka gibi işlere yönelen Romanlar sosyal dışlanmanın tam merkezinde yer almıştır. Bahsedildiği gibi kentte “çalışan yoksullar” sıfatını almışlardır. Sonucunda kentlileşme süreci yavaşlamakta ve Romanlar kente eklemlenememektedir. Bu bağlamda Edirne’de çok kültürlü yaşamın sağlanabilmesi adına toplumsal rehabilitasyon birimleri kurulmalı, Romanların günlük hayatındaki sosyalleşme alanları genişletilmeli ve desteklenmeli, kentsel altyapı sorununa çözüm üretilmeli, konutlar çevre sağlığına uygun olacak şekilde tamir edilmeli, elektrik, su kanalizasyon ve ısınma için gerekli tesisatlar modernleştirilmeli, güvenlik sorunu kapsamında sokaklar aydınlatılmalı, Roman nüfus yoğunluklu mahallelerde mahalle temsilcileri kurulmalı ve temsilci seçiminde Romanlara da yer verilmeli, gençler için spor alanları tamir edilmeli, psikolojik destek sağlanmalı, kütüphane kurulmalı ve eğitimi desteklenmeli, orta ve yaşlı kesim için meslek edindirme kursları açılmalı, yaşlı evi ve bakım evi kurulmalı ve en önemlisi geçici maddi yardımdan ziyade yerel yönetim, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının katkısıyla Romanların yaşam tarzlarına uygun düzenli ve sürekli iş imkanları sağlanmalı ekonomik özgürlüğü almalarına olanak verilmelidir.

Bir başka ifade ile Roman toplumunun yaşam kalitesini arttırması için ilk olarak açlık sorunu çözülmelidir. İşi bulunmayan kişilere iş imkânı sağlanmalı, toplumsal dışlanmanın giderilmesi ve kent ile uyumlu halde yaşayabilmeleri için demokratik bir ortam yaratılmalı, konut, sosyo-ekonomik problemler, eğitsel ve kültürel yönlü sorunlar çözüme kavuşturulmalıdır. Dışlanmanın tersi olan sosyal içerme politikaları işlemeli ve durum tersine çevrilmelidir. Devlet desteği alınmalı ve örgütlenme faaliyetleri arttırılarak sosyal içerme politikaları kapsamında kentsel mekânsal yenilemenin önü açılarak bu durum çözüme kavuşturulmalıdır. Özetle kentte yoksul ve zengin kesimlerin mekanı olarak tanımlanan alanların birbirine yakın olması ve farklı gelir grubu sınıfların sürekli karşılaşılması bir kesimin daima iyi olandan faydalanması; diğerinin ise yoksulluk yuvaları oluşu sınıfların birbirlerinden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Daha iyi hayat standartlarına ulaşma isteği ile kentsel alanlara göç eden ve isteklerini bulamayan, mutsuz, yarını belli olmayan, günü kurtarmaya çalışan bireylerin kendisi ve toplumla çatışması kaçınılmaz olmaktadır. Bu süreç suç işlemeye zemin oluşturmaktadır. Bireylere isteklerini karşılayacak ve yaşadıkları ortamda mutlu olmayı sağlayacak, sosyal kırılmaları azaltacak şekilde toplumla bütünleşecek duygular kazandırılmalıdır.

Kırdan kente göç eden bireyler ilk olarak bahsedildiği üzere geleneksel ilişkilerine dayanarak kente uyum sağlamaya çalışmaktadır. Bu uyum sürecinde ilk olarak gereksinimlerinin karşılanması için minimum düzeyde de olsa gelir sağlanması, iş imkânının bulunması hem ailesi hem de toplum açısından büyük önem taşımaktadır. Sonraki aşama da hemşeri ve akraba dayanışması için konut sahibi olma amaçlanır. Ailelerin kentle bütünleşme süreçleri içinde büyük önemi olan eğitim düzeylerinin yükseltilmesi için desteklenmeleri gerekmektedir. Eğitim düzeyi, bireylerin çalışma ve gelir durumlarını etkilediği gibi toplumsal ilişkilerine de olumlu olarak yön vermektedir. Geleneksel ilişkileri çözülen, ancak kentsel ilişkilere de yeterince giremeyen aileler, önemli uyum sorunlarıyla karşılaşmaktadır. Ayrıca aile çözülmeleri, nedenleri ve sonuçları açısından aile ve bireyi etkileyen önemli sorunlara kaynaklık etmektedir. Bu ve benzeri sorunlara yönelik olarak kurulacak “topluma kazandırma merkezleri” gibi sosyal hizmet birimlerinin kurulmasına ağırlık verilmeli, böylece merkezlerin gecekondu bölgelerinde yaşayan insanların kente uyumlarında karşılaşabilecekleri sorunların çözümünde etkin işlevler yüklenmeleri sağlanmalıdır. Suçların önlenmesi için müşterek ahlakın yerleşmesine çaba gösterilmeli ve bunun yanında suçlular cezalandırılmalı, gelir dağılımında denge sağlanmalı, merkezi ve yerel yönetimlerin yoksullara barınmak için konut ve yaşamını sürdürecek iş imkânı sağlanmalıdır.

Bu şekilde suç işleme zemininin ortadan kaldırılacağını ve suçluların azalacağını söylemek mümkündür. Uygulanan sosyal politikalar ve içermeler zamanında, sistematik ve düzenli bir şekil halini aldığında görülecektir ki birkaç kuşak süren kentlileşme süreci, kısa vadede Roman toplumu üzerinde etkisini gösterecek ve toplumla bütünlük sağlanacaktır.

  • Edirne’nin iş potansiyelinden Roman vatandaşların ne derece faydalanabildiğini görüyorsunuz?

Candemir Çekiç: Edirne’de turizm, tekstil, giyim gibi bacasız sanayi fabrikalarının artması ile Roman vatandaşın istihdamı açısından faydalı olacağını düşünüyorum ve bu yönde çözüm önerileri üretilmesini bekliyorum. Roman vatandaşlarımızın temizli, kanalizasyon, getir götür gibi işlerde çalıştırılması Roman vatandaşlarının da kalifiye işlerde çalıştığını görmek istiyorum bu bizi çok mutlu edecektir.

Roman vatandaşlarımız için ‘Mesleki Eğitim Kursları’ kalifiye eleman olarak yetiştirilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Terzilik, kesimcilik gibi mesleki eğitim kursların açılmasını istiyorum. Her çocuk gibi roman çocuklarının da okulda arkadaşlarına anne ve babasından gururla bahsetmesini istiyorum. Her çocuk bir araya gelerek anne babasından bahseder. Benim annem ev temizliğine gidiyor babam çöpçü demesini istemiyorum. Herkes mutlu olsun mutlu bir yaşam sürsün ve her bireyin yaşam kalitesinin üst seviyede olmasını istiyorum.

Örnek vermek gerekirse, İpsala ilçemizde Mehmet Kerman başkanlığında yaklaşık 3000 kişilik istihdamla ilk etapta 1000 kişinin çalıştırıldığı tekstil fabrikasının açıldığını biliyoruz bu işletmeler gibi işletmeleri tüm Edirne ve ilçelerinde görmek istiyorum.

Ak Parti Edirne il Başkanımız Belgin İba’nın da Edirne’ye katacağı katkılarından dolayı buradan teşekkürlerimi iletmek ve onun en başta siyasi olarak değil de iyi bir anne, iyi bir yönetici,  iyi bir vatandaş ve en önemlisi iyi bir insan olarak görüyorum kendisini.  Belgin Hanımın Edirne’mize çok büyük katkısı olabileceğini aynı zamanda roman vatandaşlarımıza her konuda büyük destek olabileceğine inanıyorum ve onunla çalışmaktan gurur duyuyorum.

  • Edirne deyince aklınıza ne geliyor? Ne gibi sorunlar yaşıyoruz?

Candemir Çekiç: Edirne halkından da Ak Partinin Edirne’mizi geliştirmesi açısından önümüzde ki seçimlerde şans vereceğine inanıyorum. Anavatan Partisinin iktidar olduğu dönemlerde İbrahim Ay Belediye Başkanı idi, biz Roman halkı olarak bunun nimetlerinden çok faydalanmıştık.

Sorunuza örneklerle cevap vermek gerekirse, şehrimizde misafir ettiğimiz turistlerimiz de konaklama yapmak için, gece vakit geçirmek için bir gerekçe bulamıyorlar ve haklılar da, Gece sokakta gezerken WC bulmakta dahi sorun yaşadıklarına şahit oldum, Edirne’de alt yapı yok, otopark yok. 8 yıllık geçmişte ve daha önceki dönemlere de bakmak gerekirse şehir olarak bir gelişim göremedi, yaklaşık 40 şehirde bu gelişimi bizzat giderek gördüm ama Edirne’de göremedim. Edirne’mizin de bu gelişimden yararlanmasını istiyorum.

  • Kaleiçi şu an harabe durumda. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Candemir Çekiç Yakında Kaleiçi semtimizi Yabancılar Mahallesi olarak anmaya başlayacağız. Kaleiçi’nde gece 22.00’den dan sonra dışarı çıkamıyoruz. Kaleiçi bambaşka bir kültüre sahip oldu, artık gözlerimiz Kaleiçi sokaklarında Edirne halkını arar oldu. Bu semt Edirne’nin göz bebeğidir. Eski şehridir. Edirne’ye gelen turist ilk önce tarihini incelemek ister. Bu bölgenin tamamı ile restore edilerek turizme kazandırılmasını bekliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir